Sinema tarihi birçok usta oyuncuyla dolu. Arkalarında çok değerli filmler, ama en önemlisi unutulmaz hatıralar bırakan bu insanların varlığı her sinemasever için öyle ya da böyle önemlidir. Bir ekole dahil olan oyuncuların yerleri ise apayrıdır. On dört yıl önce bugün hayatını kaybeden Jack Lemmon da, kendi ekolünün son üyelerinden biriydi. O sebepten de son zamanlarına kadar kamera karşısına geçmekten başka bir şey yapmadı.
Charlie Chaplin ekolünden gelen Lemmon, yukarıda da bahsettiğim üzere bu ekolün son temsilcilerindendi. Onun canlandırdığı karakterlerin görsel olarak zenginliği her zaman ilk göze çarpan özelliklerindendir. Çünkü, Lemmon’ın eli kolu sürekli oynar. Jestlerini ve mimiklerini bolca kullanmaktan hiç çekinmez. Onu çok başarılı bir komedi oyuncusu yapan özelliklerinden biridir bu ayrıca. Tabii onun yetenekleri yalnızca jestlerini bol kullanmasıyla açıklanamaz. Dramalarda ortaya koyduğu ve tek seferlik olmayan etkileyici performanslarıyla da kendisini birçok defa ispatlamıştır.
Televizyondan Sinemaya
1940’ların sonunda kariyerine televizyon dizilerinde aldığı küçük rollerle başlayan ama sonrasında bol ödüllü bir aktöre dönüşen ve yüze yakın yapımda rol alan Jack Lemmon, nedense hep biraz arka planda kalmış. Bunda çok iyi bir yardımcı oyuncu olmasının etkisi vardır elbet. Misal, rol aldığı filmler arasından belki en çok izleneni olan Bazıları Sıcak Sever (Some Like It Hot)’de canlandırdığı Jerry; Marilyn Monroe’nun baş döndürücülüğü ve Tony Curtis’in karizmasından ziyade filmi yükselten en değerli unsurlardan biridir. Çünkü, temelde bir parodi komedisi olan Bazıları Sıcak Sever’in bütün komedi yükünü sırtlayan kişi Lemmon’dan başkası değildi.
1950’li yıllar ise Lemmon’ın kariyeri için dönüm noktası oldu. 1954’te beyazperdede boy göstermeye başladıktan iki yıl sonra ilk Oscar Ödülü’nü kazandı. Başrolünde Henry Fonda’nın yer aldığı Mister Roberts filmindeki performansı ona 28. Akademi Ödülleri’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandırmıştı. Bir sonraki Oscar adaylığını Bazıları Sıcak Sever ile elde etti. Bazıları Sıcak Sever’in, Lemmon’ın kariyerindeki önemi; onun yalnızca iyi bir yardımcı oyuncu olmadığını, aynı zamanda bütün filmin yükünü kaldırabilen başarılı bir başrol oyuncusu olduğunu da göstermesiydi. Nitekim, En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ı için ilk adaylığını da Bazıları Sıcak Sever’deki performansıyla aldı. Bundan sonra, 1983’e kadar aldığı yedi Oscar adaylığının hepsi En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde oldu ve 1973 yılında başrolünü oynadığı Save The Tiger ile bu ödülü sonunda kazandı.
Merhaba Dünya Sineması
Jack Lemmon’ın Hollywood stüdyoları içinde geçirdiği onca zaman boyunca oynadığı filmler genel olarak belli kalıba sokulabilir. Dönemin trendleri doğrultusunda, kendilerini belli bir şekile sokan yönetmenlerin yönettiği filmlerde rol alarak Amerika’nın dışına çıkmak da pek kolay bir iş değil. Ancak, vizyon sahibi ve yetenekleri kuşku götürmeyen bir yönetmenle birlikte bunu başarabilmek mümkün olabiliyor. Lemmon da, önce 1979 yılında Jane Fonda ile başrollerini paylaştığı James Bridges filmi olan The China Syndrome ile, ardından ünlü yönetmen Costa-Gavras’ın 1982 yılında çektiği filmi Kayıp (Missing) ile Uluslararası Cannes Film Festivali’nde boy gösterdi. Bu iki filmle de Cannes’da En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandı.
Lemmon, kariyerine komedi oyuncusu olarak başladı ancak, yıllar içinde bambaşka bir oyuncuya dönüştü. Hala komedi filmlerinin aranan ismiydi ama drama örneklerindeki başarısı onu özel bir yere koydu. Hollywood stüdyolarının kalıplarına kendisini adapte etmesine karşın, ne o stüdyoların ne de türlerin kalıplarına hiç sığamadı. Tür sineması açısından baktığımızda tam bir görev adamı olsa da, asıl yeteneklerini törpülemek zorunda kalan Lemmon, bir şekilde ölü toprağını üzerinden atmalıydı ve bu kalıpların çizdiği sınırları aşmalıydı. Bunu doğru isimlerle yapmak da ayrıca önemliydi tabii ki. Kariyerinin altın çağını yaşadığı zamanlarda bunu olması gerektiği gibi, onu dünya sinemasına ait kılacak şekilde yaptı.
Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz mutlu çift, Felicia Farr ve Jack Lemmon çifti. Bir kez daha Tony Curtis’le başrolleri paylaştığı The Great Race filminin çekimleri sırasında Avusturya’da çekilmiş. O sıralar alkol bağımlılığı ile mücadele eden Lemmon’a, eşi Farr desteğini hiç eksik etmemiş. Felicia Farr, evlendiklerinden beri Lemmon’ın hayatında önemli bir yer kaplamış elbette. Ölümünden birkaç yıl önce öğrendiği kanser tanısı sırasında da yanında olmuş.
Dünya sinema sahnesinde boy gösteren en yetenekli ama bir o kadar da hak ettiğini bulamamış isimlerden biri olan ve ardında birçok klasik bırakan Jack Lemmon’ın kısa hayatı elbette birkaç filmle özet geçilemez. Lakin, onu mutlu eden ve yaşama isteği veren işler yapmış olduğunu bilmek bizler için yeterli.
Bu yazı Filmloverss.com'da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder