4 Nisan’da başlayan 34. İstanbul Film Festivali tam hız devam ediyor. İstanbul Film Festivali, Goethe-Institut ve German Films işbirliğinde günümüz Alman sinemasının en parlak örneklerini festival kapsamında sinemaseverlerle buluşturuyor. Prömiyerini Şubat ayında Berlin Film Festivali’nde yapan filmlerin dikkat çektiği Kino 2015 adını taşıyan film programı, 34. İstanbul Film Festivali’ndeki gösterimlerin ardından Ankara, İzmir ve sonbaharda da Diyarbakır’daki izleyicilerle buluşacak.
Festival programı dahilinde yer alan Alman filmlerinden birkaç tavsiye vermek ise pek güzel olur diye düşündüm. Berlinale'nin izlerini pek çok görebildiğimiz İstanbul Film Festivali, Alman Sineması dahilinde biraz farklı incelenebilir. Bu festivalin yıl içerisinde yer aldığı zaman dilimiyle paralel olmakla beraber, aslında daha da odaklanmamızı sağlayabilecek bir ortam yaratıyor bile diyebiliriz. Özel olarak Alman Sineması'nın modern örneklerini beyazperdede görebilmek açısından İstanbul Film Festivali özel bir iki hafta sunuyor. 34. İstanbul Film Festivali'nin bu yılki seçkisinde bulunan Alman filmlerinden birkaç örnekten de bahsetmezsem olmaz.
Festivalde Dünya Festivallerinden bölümünde gösterilecek Victoria, Berlin'de Altın Ayı için yarıştı ve En İyi Görüntü için verilen Gümüş Aslan Ödülü’nü kazandı. Berlin’de bir gece, bir grup gencin kulüp çıkışında muhabbete devam ederken, bir hırsızlık olayına karışmasını konu alan bu alışılmadık polisiye, 140 dakikalık kesintisiz tek bir plandan oluşuyor. Gençler şehrin farklı noktaları arasında gidip gelirken, kamera bu maceraya kesintisiz şekilde eşlik ediyor. Yönetmenliğini Sebastian Schipper'ın üstlendiği Victoria, Alman Sanat Sinemaları Birliği Özel Ödülü’nün yanı sıra Morgenpost İzleyici Ödülü’nü de kazandı.
NTV Belgesel Kuşağı kapsamında izleyicilerle buluşacak B Filmi: Batı Berlin'de Şehvet ve Müzik 1979-1989 prömiyerini yaptığı Berlin’den Heiner Carow Ödülü ile döndü. Manchester'da bir plak dükkânında çalışırken, Alman gruplara merak sarıp soluğu Batı Berlin'de alan Mark Reeder'ın hikâyesini anlatan kolaj film müzik videoları, konser görüntüleri, televizyon programları, film sahneleri ve kişisel arşivlerden gelen malzemelerden kurgulandı. Blixa Bargeld ve Einstürzende Neubauten'ın ilk zamanlarından Nick Cave'in Berlin günleri, ülkemizde Eroin ismiyle bilinen kitabın gerçek kahramanı Christiane F. ile yapılan röportajlardan öncü feminist post-punk grubu Malaria!'nın stüdyo kayıtları görüntülerine, belgesel izleyenleri alt-kültürün capcanlı olduğu Batı Berlin’de müzikal bir yolculuğa çıkartacak.
B-Movie: Tanz Debil Partisi: B Filmi... 11 Nisan Cumartesi müzikseverleri adını Einstürzende Neubauten'ın ünlü şarkısından alan özel bir gecede de buluşturacak. Filmin gösteriminden sonra filmin yönetmenlerinden Klaus Maeck ile sinema yazarı Yeşim Tabak'ın DJ’lik yapacağı parti Asmalımescit’teki Krow’da saat 22.30’da başlayacak. B Filmi’ne bileti olanlara ücretsiz olacak partinin biletleri 20 TL.
Yakın dönem Alman sinemasının gözde isimlerinden Christian Petzold son filmi Yüzündeki Sır, Altın Lale ödülü için yarışacak filmler arasında. Prömiyerini Toronto'da gerçekleştiren film, IndieWire sitesinin eleştirmenleri tarafından festivalin en iyi kurmaca filmi seçildi, Lizbon’da Jüri Özel Ödülü, San Sebastian’da ise Uluslararası Sinema Yazarları Birliği FIPRESCI Ödülleri’ni kazandı. Petzold Yüzündeki Sır'da, uluslararası arenada büyük başarı kazanan bir önceki filmi Barbara'nın iki müthiş oyuncusunu; Nina Hoss ve Ronald Zehrfeld'i tekrar bir araya getiriyor. II. Dünya Savaşı'nın hemen ardından Berlin'de geçen filmde, Hoss toplama kampından kurtulan şarkıcı Nelly rolünde. Yüzü ağır şekilde deforme olduğu için Nelly'nin bir estetik ameliyat geçirmesi gerekiyor. Bu ameliyat sonrasında, Zehrfeld'in canlandırdığı kocası ile buluşması ise yeni soru işaretlerine yol açıyor. Bu gizemli aşk öyküsü, Hitchcock'un Vertigo'sundan Georges Franju'nün Yüzü Olmayan Gözler'ine kadar çeşitli klasiklere de göndermeler yapıyor.
Yönetmen Christian Petzold, festivalin konuğu olarak da İstanbul’a gelerek filmin 12 Nisan Pazar günü saat 19.00'da Feriye ve 13 Nisan Pazar saat 11.00'de Atlas’taki gösterimlerine de katılacak.
Festivalin komedi filmlerine ayrılmış bölümü Antidepresan'da yer alan Hayat Altmışından Sonra, yaşına meydan okuyan iki kişinin öyküsünü anlatıyor. Film, 60 yaşında yeni emekli bir kadının yıllar önce dondurduğu yumurtalıklarından faydalanarak çocuk sahibi olmaya karar vermesini konu alıyor. Hayatta hiçbir şey için geç olmadığını ve ikinci baharın her zaman kapımızı çalabileceğini vurgulayan komedinin başrolünde Alman sinemasının ünlü oyuncularından Iris Berben yer alıyor. Filmin yönetmeni Sigrid Hoerner de 34. İstanbul Film Festivali'nin konukları arasında. Hoerner, filmlerimin gösterimlerine de katılarak izleyicilerin sorularını cevaplayacak.
Her yıl farklı ülkelerin canlandırma sinemasını keşfe çıkan İstanbul Film Festivali'nin bu yılki durağı Almanya. DOK Leipzig Uluslararası Belgesel ve Canlandırma Film Festivali’nin Canlandırma Bölümü Yöneticisi Annegret Richter'in küratörlüğünü üstlendiği Yeni Alman Canlandırma Sineması başlıklı program iki bölümden oluşuyor. Bunlardan ilki bazıları genç bazılarıysa deneyimli Alman animasyon sanatçılarının son birkaç yılda çektikleri filmlerden oluşuyor. İkinci program ise 3-9 yaş arası çocuk seyircileri hedefleyen bir seçkiye sahip. Richter, 14 Nisan Salı günü gösterimlere katılacak ve ardından saat 17.30’da Pera Müzesi’nde gerçekleştirilecek panelde, Yeni Alman Canlandırma Sineması ve Yeni Alman Çocuk Canlandırma Sineması programındaki filmler hakkında bilgi verirken bir yandan da yapım ve festival seçimleri açısından konuyu ele alacak.
34. İstanbul Film Festivali'nin programında Kino 2015'ten bağımsız olarak yer alan diğer çarpıcı Alman yapımlarıysa; ilk gösterimi Şubat ayında Berlin'de gerçekleşen, usta yönetmen Wim Wenders'in yeni filmi Her Şey Güzel Olacak / Every Thing Will Be Fine, bu yılın Oscar ödüllü belgeseli Citizenfour, Venedik'teki ilk gösterimi sonrasında pek çok festivali dolaşan ve sinema üzerine çarpıcı bir makale film olan Caligari'den Hitler'e / Von Caligari zu Hitler: Das deutsche Kino im Zeitalter der Massen ve vaat ettiği eğlenceyle çocuklar kadar, anti-otoriter tavrıyla onlara eşlik eden yetişkinleri de tavlayacak benzersiz çocuk filmi Zırva / Quatsch und die Nasenbärbande da yer alıyor. Bu filmlerden Caligari'den Hitler'e'nin yönetmeni Rüdiger Suchsland ve Zırva'nın yönetmeni Veit Helmer de yine festivalin konukları arasında.
19 Nisan’a kadar 200’ü aşkın filmi izleyicilerle buluşturacak 34. İstanbul Film Festivali, 16 gün boyunca sinema dünyasından önemli konukları İstanbul’da ağırlayacak.
Festival programı dahilinde yer alan Alman filmlerinden birkaç tavsiye vermek ise pek güzel olur diye düşündüm. Berlinale'nin izlerini pek çok görebildiğimiz İstanbul Film Festivali, Alman Sineması dahilinde biraz farklı incelenebilir. Bu festivalin yıl içerisinde yer aldığı zaman dilimiyle paralel olmakla beraber, aslında daha da odaklanmamızı sağlayabilecek bir ortam yaratıyor bile diyebiliriz. Özel olarak Alman Sineması'nın modern örneklerini beyazperdede görebilmek açısından İstanbul Film Festivali özel bir iki hafta sunuyor. 34. İstanbul Film Festivali'nin bu yılki seçkisinde bulunan Alman filmlerinden birkaç örnekten de bahsetmezsem olmaz.
- Victoria / Sebastian Schipper
Festivalde Dünya Festivallerinden bölümünde gösterilecek Victoria, Berlin'de Altın Ayı için yarıştı ve En İyi Görüntü için verilen Gümüş Aslan Ödülü’nü kazandı. Berlin’de bir gece, bir grup gencin kulüp çıkışında muhabbete devam ederken, bir hırsızlık olayına karışmasını konu alan bu alışılmadık polisiye, 140 dakikalık kesintisiz tek bir plandan oluşuyor. Gençler şehrin farklı noktaları arasında gidip gelirken, kamera bu maceraya kesintisiz şekilde eşlik ediyor. Yönetmenliğini Sebastian Schipper'ın üstlendiği Victoria, Alman Sanat Sinemaları Birliği Özel Ödülü’nün yanı sıra Morgenpost İzleyici Ödülü’nü de kazandı.
- B Filmi: Batı Berlin’de Şehvet ve Müzik / B-Movie: Lust & Sound in West-Berlin 1979-1989
NTV Belgesel Kuşağı kapsamında izleyicilerle buluşacak B Filmi: Batı Berlin'de Şehvet ve Müzik 1979-1989 prömiyerini yaptığı Berlin’den Heiner Carow Ödülü ile döndü. Manchester'da bir plak dükkânında çalışırken, Alman gruplara merak sarıp soluğu Batı Berlin'de alan Mark Reeder'ın hikâyesini anlatan kolaj film müzik videoları, konser görüntüleri, televizyon programları, film sahneleri ve kişisel arşivlerden gelen malzemelerden kurgulandı. Blixa Bargeld ve Einstürzende Neubauten'ın ilk zamanlarından Nick Cave'in Berlin günleri, ülkemizde Eroin ismiyle bilinen kitabın gerçek kahramanı Christiane F. ile yapılan röportajlardan öncü feminist post-punk grubu Malaria!'nın stüdyo kayıtları görüntülerine, belgesel izleyenleri alt-kültürün capcanlı olduğu Batı Berlin’de müzikal bir yolculuğa çıkartacak.
B-Movie: Tanz Debil Partisi: B Filmi... 11 Nisan Cumartesi müzikseverleri adını Einstürzende Neubauten'ın ünlü şarkısından alan özel bir gecede de buluşturacak. Filmin gösteriminden sonra filmin yönetmenlerinden Klaus Maeck ile sinema yazarı Yeşim Tabak'ın DJ’lik yapacağı parti Asmalımescit’teki Krow’da saat 22.30’da başlayacak. B Filmi’ne bileti olanlara ücretsiz olacak partinin biletleri 20 TL.
- Yüzündeki Sır / Phoenix / Christian Petzold
Yakın dönem Alman sinemasının gözde isimlerinden Christian Petzold son filmi Yüzündeki Sır, Altın Lale ödülü için yarışacak filmler arasında. Prömiyerini Toronto'da gerçekleştiren film, IndieWire sitesinin eleştirmenleri tarafından festivalin en iyi kurmaca filmi seçildi, Lizbon’da Jüri Özel Ödülü, San Sebastian’da ise Uluslararası Sinema Yazarları Birliği FIPRESCI Ödülleri’ni kazandı. Petzold Yüzündeki Sır'da, uluslararası arenada büyük başarı kazanan bir önceki filmi Barbara'nın iki müthiş oyuncusunu; Nina Hoss ve Ronald Zehrfeld'i tekrar bir araya getiriyor. II. Dünya Savaşı'nın hemen ardından Berlin'de geçen filmde, Hoss toplama kampından kurtulan şarkıcı Nelly rolünde. Yüzü ağır şekilde deforme olduğu için Nelly'nin bir estetik ameliyat geçirmesi gerekiyor. Bu ameliyat sonrasında, Zehrfeld'in canlandırdığı kocası ile buluşması ise yeni soru işaretlerine yol açıyor. Bu gizemli aşk öyküsü, Hitchcock'un Vertigo'sundan Georges Franju'nün Yüzü Olmayan Gözler'ine kadar çeşitli klasiklere de göndermeler yapıyor.
Yönetmen Christian Petzold, festivalin konuğu olarak da İstanbul’a gelerek filmin 12 Nisan Pazar günü saat 19.00'da Feriye ve 13 Nisan Pazar saat 11.00'de Atlas’taki gösterimlerine de katılacak.
- Hayat Altmışından Sonra / Miss Sixty / Sigrid Hoerner
Festivalin komedi filmlerine ayrılmış bölümü Antidepresan'da yer alan Hayat Altmışından Sonra, yaşına meydan okuyan iki kişinin öyküsünü anlatıyor. Film, 60 yaşında yeni emekli bir kadının yıllar önce dondurduğu yumurtalıklarından faydalanarak çocuk sahibi olmaya karar vermesini konu alıyor. Hayatta hiçbir şey için geç olmadığını ve ikinci baharın her zaman kapımızı çalabileceğini vurgulayan komedinin başrolünde Alman sinemasının ünlü oyuncularından Iris Berben yer alıyor. Filmin yönetmeni Sigrid Hoerner de 34. İstanbul Film Festivali'nin konukları arasında. Hoerner, filmlerimin gösterimlerine de katılarak izleyicilerin sorularını cevaplayacak.
- Yeni Alman Canlandırma Sineması
Her yıl farklı ülkelerin canlandırma sinemasını keşfe çıkan İstanbul Film Festivali'nin bu yılki durağı Almanya. DOK Leipzig Uluslararası Belgesel ve Canlandırma Film Festivali’nin Canlandırma Bölümü Yöneticisi Annegret Richter'in küratörlüğünü üstlendiği Yeni Alman Canlandırma Sineması başlıklı program iki bölümden oluşuyor. Bunlardan ilki bazıları genç bazılarıysa deneyimli Alman animasyon sanatçılarının son birkaç yılda çektikleri filmlerden oluşuyor. İkinci program ise 3-9 yaş arası çocuk seyircileri hedefleyen bir seçkiye sahip. Richter, 14 Nisan Salı günü gösterimlere katılacak ve ardından saat 17.30’da Pera Müzesi’nde gerçekleştirilecek panelde, Yeni Alman Canlandırma Sineması ve Yeni Alman Çocuk Canlandırma Sineması programındaki filmler hakkında bilgi verirken bir yandan da yapım ve festival seçimleri açısından konuyu ele alacak.
34. İstanbul Film Festivali'nin programında Kino 2015'ten bağımsız olarak yer alan diğer çarpıcı Alman yapımlarıysa; ilk gösterimi Şubat ayında Berlin'de gerçekleşen, usta yönetmen Wim Wenders'in yeni filmi Her Şey Güzel Olacak / Every Thing Will Be Fine, bu yılın Oscar ödüllü belgeseli Citizenfour, Venedik'teki ilk gösterimi sonrasında pek çok festivali dolaşan ve sinema üzerine çarpıcı bir makale film olan Caligari'den Hitler'e / Von Caligari zu Hitler: Das deutsche Kino im Zeitalter der Massen ve vaat ettiği eğlenceyle çocuklar kadar, anti-otoriter tavrıyla onlara eşlik eden yetişkinleri de tavlayacak benzersiz çocuk filmi Zırva / Quatsch und die Nasenbärbande da yer alıyor. Bu filmlerden Caligari'den Hitler'e'nin yönetmeni Rüdiger Suchsland ve Zırva'nın yönetmeni Veit Helmer de yine festivalin konukları arasında.
19 Nisan’a kadar 200’ü aşkın filmi izleyicilerle buluşturacak 34. İstanbul Film Festivali, 16 gün boyunca sinema dünyasından önemli konukları İstanbul’da ağırlayacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder