Danslar, şarkılar, küçük mutluluklar en çok sefalette ve fakirlikte anlam kazanır belki. Bir de bütün dünya tarafında dışlanan bir topluluğun yaşamında daha da anlamı katlanır. Belki de bu yüzden çingenelerin en büyük zevki dans edip, şarkı söylemektir.
Bir yol çizmek zorunda olduğumuz hayatımızda işler yolunda gitmediğinde veya mükemmel gittiğinde kendimizi şarkı söylerken buluruz. Bizi hafifletir ve rahatlatır. Bağırmak, haykırmak, içe atmak, sarhoş olmak fayda etmediğinde şarkılar hep yardım ederler. Terkedildiğimizde, aldatıldığımızda veya zengin olduğumuzda... Tanrı'nın karşı duruşunu düşündüğümüzde veya insanların yalancı olduğunu fark ettiğimizde davranışlarımız değişir, farklı düşünmeye başlarız. Verdiği sözün karşılığını isteyen birisine tüm rızamızı sunduğumuzda suratımıza çarpılan "aptalın teki" cümlesi gerçeği gösterir.
Hayatın bize nasıl davranacağı hiç belli olmaz. Ama ninelerimiz genelde haklı çıkarlar, çünkü hayatı tanırlar. "Eğer inancını kaybedersen Tanrı da sana sırtını döner." Her şey karşılıklı. "Tanrı önce zenginlikle kutsadığı gibi, sonra da elinde ne varsa alabilir."
Ninesinin canı, ninesine eskisi gibi sarılıp, öpemedikçe; bir daha hayatının aşkının elini tutamadıkça yaşamanın ne anlamı var...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder