Biri "Gala ile Akşam Yemeği" mi dedi? Daha güzeli var. Onun sineması var.
Sürrealizm bana göre akımların baştacı. Dadaizm'le birlikte. Üretkenliğin doruğa ulaştığı, uçsuz bucaksız bir hayal evreni. Her şeyin üstü, gerçeğin üstü. Dali bu konunun mimari üstadı, kabul. Zaten bunu reddedecek kimse yoktur. Olağanüstü çizimler ve yorumlar... Eşsiz! Fakat Dali resimde yakaladığını sinemaya da taşımak istemiş. Bu konuda da gidebileceği en şahane adrese gitmiş. Sinemanın gelmiş geçmiş en yetenekli yönetmenlerinden, Luis Bunuel'e. Beraber çalışarak bir kısa metraj ortaya çıkarmışlar. Faşist ve dominant Dali'nin üslubunun oldukça baskın olduğu "Bir Endülüs Köpeği" çıkmış ortaya. Doğrusu tam bir hayalkırıklığı olmuş.
20'lerin sonunda atılmışlar bu maceraya. Kısaca olmamış, yürümemiş. Dali'nin tuvalinden, fırçasından saçılan yetenek saniyede 24 "tuvale" yetememiş. Kulvar dışı kalmış biraz. Aslına bakılırsa Bunuel'in de sürreal dili oldukça etkileyici. Onun başarısı ve yeteneği, bana kalırsa, burada yatıyor. Diğerlerinden ayrılığı nokta bu. Bazıları gerçekliği daha gerçek kılarken, bazıları da "kendi gerçekliğini" gerçeğin önüne koyuyor işte.
Geçenlerde karşıma bir kısa film çıktı: Food. 93'te üçleme olarak çekilmiş bir kısa metraj serisi. Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği; toplamda üç bölüm. Çek yönetmen Jan Svankmajer'ın çalışması. Svankmajer aslında benim aradığım ama bir türlü bulamadığım bir yönetmendi, bu yüzden atladım hemen üstüne. Şöyle ki, beş sene kadar önce bir Faust uyarlaması izlemiştim. Henüz daha okumamıştım o zaman, zaten o uyarlama üstüne okumaya karar verdim. Svankmayer'in bu yorumu halen izlediğim en etkileyici ve yaratıcı olanı. Goethe kadar etkileyici. En son 2011'de festivalde Aleksandr Sokurov'ın yorumunu görmüştüm. O daha farklı bir alanda seyrediyordu. Gerçek sokaklar, ete kemiğe bürünmüş Lucifer, somut aldatmacalar... Fakat Svankmajer'in filmde kullandığı tiyatral ve suni hava, bence, hikayeye daha çok uyuyor. Lesson Faust, sürreal denizde bir balık.
Svankmajer'in stopmotion ile çektiği kısası Food... Önce şunu diyeyim, bence böylesi sürreal hikayelere en çok stopmotion yakışıyor. O avagard havayı en iyi o veriyor. Belki de yönetmenlerin bu tür hikayelerde bu tekniği kallanmaları bu sebeptendir.
İnsan doğasıyla, modern toplumun güzel bir özeleştirisi aslında. Özeleştiri çünkü bu toplumun bir parçası, ne kadar istese de istemese de...
Sürrealizm bana göre akımların baştacı. Dadaizm'le birlikte. Üretkenliğin doruğa ulaştığı, uçsuz bucaksız bir hayal evreni. Her şeyin üstü, gerçeğin üstü. Dali bu konunun mimari üstadı, kabul. Zaten bunu reddedecek kimse yoktur. Olağanüstü çizimler ve yorumlar... Eşsiz! Fakat Dali resimde yakaladığını sinemaya da taşımak istemiş. Bu konuda da gidebileceği en şahane adrese gitmiş. Sinemanın gelmiş geçmiş en yetenekli yönetmenlerinden, Luis Bunuel'e. Beraber çalışarak bir kısa metraj ortaya çıkarmışlar. Faşist ve dominant Dali'nin üslubunun oldukça baskın olduğu "Bir Endülüs Köpeği" çıkmış ortaya. Doğrusu tam bir hayalkırıklığı olmuş.
20'lerin sonunda atılmışlar bu maceraya. Kısaca olmamış, yürümemiş. Dali'nin tuvalinden, fırçasından saçılan yetenek saniyede 24 "tuvale" yetememiş. Kulvar dışı kalmış biraz. Aslına bakılırsa Bunuel'in de sürreal dili oldukça etkileyici. Onun başarısı ve yeteneği, bana kalırsa, burada yatıyor. Diğerlerinden ayrılığı nokta bu. Bazıları gerçekliği daha gerçek kılarken, bazıları da "kendi gerçekliğini" gerçeğin önüne koyuyor işte.
Geçenlerde karşıma bir kısa film çıktı: Food. 93'te üçleme olarak çekilmiş bir kısa metraj serisi. Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği; toplamda üç bölüm. Çek yönetmen Jan Svankmajer'ın çalışması. Svankmajer aslında benim aradığım ama bir türlü bulamadığım bir yönetmendi, bu yüzden atladım hemen üstüne. Şöyle ki, beş sene kadar önce bir Faust uyarlaması izlemiştim. Henüz daha okumamıştım o zaman, zaten o uyarlama üstüne okumaya karar verdim. Svankmayer'in bu yorumu halen izlediğim en etkileyici ve yaratıcı olanı. Goethe kadar etkileyici. En son 2011'de festivalde Aleksandr Sokurov'ın yorumunu görmüştüm. O daha farklı bir alanda seyrediyordu. Gerçek sokaklar, ete kemiğe bürünmüş Lucifer, somut aldatmacalar... Fakat Svankmajer'in filmde kullandığı tiyatral ve suni hava, bence, hikayeye daha çok uyuyor. Lesson Faust, sürreal denizde bir balık.
Svankmajer'in stopmotion ile çektiği kısası Food... Önce şunu diyeyim, bence böylesi sürreal hikayelere en çok stopmotion yakışıyor. O avagard havayı en iyi o veriyor. Belki de yönetmenlerin bu tür hikayelerde bu tekniği kallanmaları bu sebeptendir.
İnsan doğasıyla, modern toplumun güzel bir özeleştirisi aslında. Özeleştiri çünkü bu toplumun bir parçası, ne kadar istese de istemese de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder