Aylardır konuşuyorum hakkında ve sonunda başladı. İstanbul Caz Festivali sonunda başladı. Cumartesi gecesi Tünel Şenliği vardı. Malesef biletler ön göremediğim bir sürede tükendiği için sadece açık hava konserleriyle yetindik. Üç güzel performans izledik. Oldukça yorulduk ama değdi.
Galata Kulesinin hemen dibine kurulan ana sahne ile başladık performansları izlemeye. Planımızı iki sahne üzerine kurduk. Galata'dan sonra Tünel'e doğru yollanacaktık. İlk olarak isimleri Original Pinettes Brass Band(OPBB) olan sevimli bir jazz orkestrası sahneye çıktı. Yedi kişilerdi sahne dolmuştu ve merak etmeye başlamıştık. Aslında bir an önce müzik içinde kaybolmak istiyorduk. Önceleri biraz ses sorunu yaşadılar ama hallolduktan sonra çalmaktan büyük keyif aldıkları ortadaydı. Şarkılar renkliydi. Çok sesli oldukları için keyifliydi de, ama bir şey eksikti. Enerjileri vardı evet ama bizim açımızdan bir şey apaçık bir şekilde eksikti. O an o eksikliği tam olarak kavrayamadım.
Planımıza göre Galata'da Okay Temiz ile ritm atölyesini de izleyip Tünel'e çıkacaktık. Sayamadım ama "ritm atölyesini" otuz kişi oluşturuyordu diye tahmin ediyorum. Okay Temiz'i araştırmıştım ve merak içerisindeydim. Kendi icadı olduğunu tahmin ettiğim ve hakkında benzetme dahi yapamadığım bir enstrümanla konseri açtı. Sahnede perküsyon haricinde bir tek onun enstrümanı, zurna ve trompet vardı. Atölyenin ve en önde çalan solocuların performansı herkesi çok etkiledi ve eğlendirdi. Zurnacı çoğu şarkıda tek başına götürdü adeta, özellikle ezgiler tanıdık olunca herkes çok rahat alıştı. Davullar ve şarkılarda başrol oynayan isimler sürekli olarak değişiyordu. Tam ortada bir Senegalli vardı ve bütün sahneyi doldurdu. Onu gördüğümde "OPBB'nin sahnesinde bu eksikti işte!" diye içimden geçirdim. Adamımızın her yerinden yetenek ve gelenek akıyordu. Bir koltuğunun altında tuttuğu bir çeşit "küçük darbuka" ile şov yaptı. Tek başına konserin çoğunu götürdü. Çok lezzetliydi ve canlı dinlenilmesi gerektiğine inanıyorum.
Akşamın Galata faslı bitmişti. Tünel'e çıkmaya çabalıyorduk. Her yerde eğlenen kalabalıklar vardı. Bütün cadde festivalin havasına bürünmüştü ve bu durum yüzümde aptal bir tebessüme sebep oluyordu. Tünel sahnesine gittiğimizde sahnede Mdungu vardı. Hani istediği desteği bulamamış ve bu yüzden patlama yapamamış ama her türlü kalabalığı eğlendirecek yetenekte ve değerde olan gruplar vardır ya; bence onlardan bir tanesi Mdungu. Sahnede bir rock grubundan farksızlar. Cazın bütün ruhu ile birlikte rock'ı aynı anda yaşadığımı hissettim ve deli gibi keyif aldım. Onların topladığı kalabalık cadde geçişini kapatmıştı. Okay Temiz'in hemen ardından dinlemek geceyi şahane bitirmemize yetti.
"Festival içinde festival" deniyordu; gerçekten bütün Beyoğlu'na yayılmış muazzam bir festival... Kesinlikle "zurnanın hakkını verdiler."
Mdungu - Tünel Ana Sahne
Galata Kulesinin hemen dibine kurulan ana sahne ile başladık performansları izlemeye. Planımızı iki sahne üzerine kurduk. Galata'dan sonra Tünel'e doğru yollanacaktık. İlk olarak isimleri Original Pinettes Brass Band(OPBB) olan sevimli bir jazz orkestrası sahneye çıktı. Yedi kişilerdi sahne dolmuştu ve merak etmeye başlamıştık. Aslında bir an önce müzik içinde kaybolmak istiyorduk. Önceleri biraz ses sorunu yaşadılar ama hallolduktan sonra çalmaktan büyük keyif aldıkları ortadaydı. Şarkılar renkliydi. Çok sesli oldukları için keyifliydi de, ama bir şey eksikti. Enerjileri vardı evet ama bizim açımızdan bir şey apaçık bir şekilde eksikti. O an o eksikliği tam olarak kavrayamadım.
Planımıza göre Galata'da Okay Temiz ile ritm atölyesini de izleyip Tünel'e çıkacaktık. Sayamadım ama "ritm atölyesini" otuz kişi oluşturuyordu diye tahmin ediyorum. Okay Temiz'i araştırmıştım ve merak içerisindeydim. Kendi icadı olduğunu tahmin ettiğim ve hakkında benzetme dahi yapamadığım bir enstrümanla konseri açtı. Sahnede perküsyon haricinde bir tek onun enstrümanı, zurna ve trompet vardı. Atölyenin ve en önde çalan solocuların performansı herkesi çok etkiledi ve eğlendirdi. Zurnacı çoğu şarkıda tek başına götürdü adeta, özellikle ezgiler tanıdık olunca herkes çok rahat alıştı. Davullar ve şarkılarda başrol oynayan isimler sürekli olarak değişiyordu. Tam ortada bir Senegalli vardı ve bütün sahneyi doldurdu. Onu gördüğümde "OPBB'nin sahnesinde bu eksikti işte!" diye içimden geçirdim. Adamımızın her yerinden yetenek ve gelenek akıyordu. Bir koltuğunun altında tuttuğu bir çeşit "küçük darbuka" ile şov yaptı. Tek başına konserin çoğunu götürdü. Çok lezzetliydi ve canlı dinlenilmesi gerektiğine inanıyorum.
Akşamın Galata faslı bitmişti. Tünel'e çıkmaya çabalıyorduk. Her yerde eğlenen kalabalıklar vardı. Bütün cadde festivalin havasına bürünmüştü ve bu durum yüzümde aptal bir tebessüme sebep oluyordu. Tünel sahnesine gittiğimizde sahnede Mdungu vardı. Hani istediği desteği bulamamış ve bu yüzden patlama yapamamış ama her türlü kalabalığı eğlendirecek yetenekte ve değerde olan gruplar vardır ya; bence onlardan bir tanesi Mdungu. Sahnede bir rock grubundan farksızlar. Cazın bütün ruhu ile birlikte rock'ı aynı anda yaşadığımı hissettim ve deli gibi keyif aldım. Onların topladığı kalabalık cadde geçişini kapatmıştı. Okay Temiz'in hemen ardından dinlemek geceyi şahane bitirmemize yetti.
"Festival içinde festival" deniyordu; gerçekten bütün Beyoğlu'na yayılmış muazzam bir festival... Kesinlikle "zurnanın hakkını verdiler."
Mdungu - Tünel Ana Sahne
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder