Sebastian Schipper'in son filmi Victoria, bu yıl Festival'deki Alman filmleri arasından en dikkat çeken işlerden biri sanıyorum. Schipper'i 17 yıl önce çektiği Run Lola Run (Koş Lola Koş) ile tanıyan biri olarak, sinemasına pek aşina değilim. Ancak Victoria ile o da yeni bir şeyler aramış, bu çok belli. Bir gece kulübünde başlayan ve ardından tesadüfen bir tanışmanın ertesinde yaşanan gerilim ve aksiyon dolu bir geceyi anlatan Victoria, baştan sonra tek plan sekans çekimlerden oluşuyor. Bu çekim tarzı benimsendiğinden ötürü gerçek zamanlı bir film ortaya çıkmış.
Giriş, gelişme ve düğüm noktalarını başarılı bir şekilde işleyen ve bu noktalara sağlıklı geçişler yapan Schipper, filmin atmosferini de karanlık tutmaya çalışmış. Bunu yapmasına en çok yardım edense elbette gece çekimleri ve Berlin sabahlarının gri havası. Görüntülerin dışında ise, karakterlerinin cümlelerinden de belli olan tuhaf hüzünleri bu atmosferi değişik bir şekilde besliyor. Maceraları için onlara sebepler veriyor. Örneğin, aslen Madridli olan ve Berlin'de pek kimseyi tanımadığını söyleyen Victoria'nın, geceyi geçirdiği mekanın barmeninin bile dikkatini çekememesi, mekan çıkışında tanıştığı ve onunla ilgilenen alelade dört kişiyle hemencecik bağ kurmasına sebep oluyor. Yalnızlığın ve birilerine ihtiyaç duymanın dışavurumu olarak sabahın ilk saatlerinde tahmin etmediği bir durumun ortasında buluyor kendisini. Bu tehlikeli duruma ve çevresindekilere sıkıca sarılması ise onun iç dünyası hakkında az da olsa bir şeyler anlatıyor. Tekniğinin ve cesur denemesinin yanı sıra, adından da anlaşılacağı gibi bir karakter filmi olan Victoria baş karakterine verdiği önemi diğerlerine vermese de, senaryosunun kalitesiyle bunun üstünü kapatabiliyor. 140 dakikalık bir tek plan sekans denemesi yaparak risk alan Schipper, 140 dakikayı kaldıramayan bir hikaye yazmasıyla aldığı riski iyice zora sokmuş. Sona doğru iyice sendeleyen film, iyice tahmin edilebilir bir hale büründükten sonra tekdüze bir finalle bitiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder