Sinema, bana göre, ne kadar doğalsa, içtense o kadar güzeldir. Şahsen başlıca kriterim bu. İnsan hikayelerini daha çok sevmem de bu yüzdendir. Bilim-kurguda kendimi bulamamam da bu yüzdendir. Fakat yaratıcı sci-fi'ye hep saygı duymuşumdur. En hayran olduğum film de bir sci-fi esasında, büyük bir distopya...
Hollywood küfür etmeyi çok seviyor. Senaryonun düştüğü yerde koskocaman bir "FUCK" ve/veya türevleri. Şikayetçi değilim bundan. Hatta seviyorum bile. Bu konuda çok yaratıcı olabiliyorlar, çok dokunaklı sözcükleri var. Bu sözcüklerin "en"leri de biraraya getirilmiş. İzlerken gülmekten kırıldım! Aralarında bayıldığım filmlerin bir değil, birkaç defa yer alması da beni ayrı bir mutlu etti.
Hangileri onlar?
Başta; A Clockwork Orange ile Full Metal Jacket. In Bruges, Glengarry Glan Ross, The Big Lebowski, Rezervoir Dogs... Şahane bir seçki olmuş.
Tam festival haftalarına gelirken, her dakika sinema ile geçecekken çok iyi geldi bana.
O küfürleri, hakaretleri duyarken bile bir rahatlama geliyor, ferahlıyorsun.
Ne gerek var psikoloğa, psikiyatriste?
Hollywood küfür etmeyi çok seviyor. Senaryonun düştüğü yerde koskocaman bir "FUCK" ve/veya türevleri. Şikayetçi değilim bundan. Hatta seviyorum bile. Bu konuda çok yaratıcı olabiliyorlar, çok dokunaklı sözcükleri var. Bu sözcüklerin "en"leri de biraraya getirilmiş. İzlerken gülmekten kırıldım! Aralarında bayıldığım filmlerin bir değil, birkaç defa yer alması da beni ayrı bir mutlu etti.
Hangileri onlar?
Başta; A Clockwork Orange ile Full Metal Jacket. In Bruges, Glengarry Glan Ross, The Big Lebowski, Rezervoir Dogs... Şahane bir seçki olmuş.
Tam festival haftalarına gelirken, her dakika sinema ile geçecekken çok iyi geldi bana.
O küfürleri, hakaretleri duyarken bile bir rahatlama geliyor, ferahlıyorsun.
Ne gerek var psikoloğa, psikiyatriste?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder