Birinci günün yorgunluğu atmak için neredeyse öğlene kadar uyudum. Bugün programın en rahat olduğu gündü. Planımız Manowar sahneden inene kadar en önde yine demirlere yapışmak ama daha sonra arkalara çekilmekti.
Taksim Burger King'de Çağrı ile buluşup İnönü'ye doğru yürüdük. Ablası gelemediği için bilet yanmasın diye Kadirhan'ı çağırmış Çağrı. Onu da bekledik. Elimizi kolumuzu sallaya sallaya kapılardan içeri girdik. Tabi ertesi gün yaşayacaklarımızdan haberimiz bile yoktu. İlk olarak sahneye Murder King çıktı ve "bilmediğimiz şarkılarını" söylediler. Aslında fena da sayılmazlardı. Ama benim bugünden beklentim "ortadaki üçlüydü". Yani; Volbeat, Hayko Cepkin ve Manowar.
Neredeyse iki senedir dinleyip çok sevdiğim "Rock'n'Metaller" Volbeat sahneye çıktı ve buram buram 80s kokan şarkılarını söylediler. Arada Johnny Cash'a da bir selam vermeyi ihmal etmediler. Michael Poulsen, belki de sadece "How are you?" ingilizcesine hakim olan bir stad dolusu insan ile diyalog kurmaya çalıştı ve tabii ki bu çabası hüsranla sonuçlandı. Çok iyi bir sahneleri vardı, şarkıları hariküladeydi. Sadece çok erken çıktılar ama olsun. Ardından Hayko sahne alacaktı. Ama çok büyük bir hata yaptı ve sahne arkasından mikrofonla soundcheck aldı. Tabii bu da seyircide antipati yarattı. Sahneye bütün grup üyeleri Dio baskılı tişörtlerle çıktı. Eski-yeni parçalar söyledi Hayko. Ama en başka duyulan o antipati kötü ses sistemiylede birleşince ortaya yuhalanan bir Hayko tablosu çıktı! Ülkemizde taviz vermeden sahnesini ve şarkılarını istediği gibi yapan nadir adamlardan biri olan Hayko Cepkin, umurlarında olmadığımızdan emin olduğum Manowar aşkına yuhalandı. O da bundan rahatsız olup şu sözleri söyledi: "Hepimiz Manowar'ı bekliyoruz arkadaşlar ama bize verilen süre içerisinde çalmak durumundayız. Kusura bakmayın." Bence utanılması gereken bir durum. Sahne arkasında bekleyen yabancılar bu tür olayları görüp eminim bizimle dalga geçiyorlardır. Hayko sahneyi biraz erken terketti. Manowar'ın hazırlıkları başlamış, stad hareketlenmişti. Günün anlam ve önemi oydu.
Yanımda ayakta duran ve Hayko indiğinden beri "Menovıııırr" diye bağıran bir gerizekalı neredeyse o günümü mahvedecekti. Manowar sahneye çıktı. Harika bir şekilde başladı "Metalin Kralları". Çok hızlı ve heavy metal geçiyordu zaman. Bir ara Joey DeMaio mikrofonu eline alp Türkçe konuşmaya başladı. "Big Four"a sataştı.
Özellikle söylediği bazı cümleler hepimizi kahkahaya boğdu. Hızını alamadı ve konuşmaya devam etti. Hep beraber Dio'ya saygımızı gösterdik. Manowar geri döndüğünde cayır cayır olmuştu. Daha da hızlı, sert ve scream bir Manowar izlemeye başlamıştık. Tek tek telleri koparmaya başladılar bizlerse bileklerimizden tuttuk tutkuyla..
Günün Headliner'ı Accept vardı sırada. Hiç tanımadığım bir grup Manowar'dan sonra çıkıyor. Kafamda ki düşünceler çelişiyordu. Bir yandan "Manowar'da daha büyük bir gruptur diyebiliyordum. Ama diğer yandanda eğer Manowar'dan daha iyiyse neden duymadık şimdiye kadardiyordum içimden. Ülkemize ilk defa gelmişlerdi. Dinledikçe daha da sıradan geldiler bana. Klasik bir 80s heavy metal topluluğu. Onları farklı kılan bir özellikleri yoktu. Manowar'a bu konuda hakısızlık yapıldığı aşikâr. Maden Manowar headliner olmayacaktı, en azından headliner olarak Manıwar'ı biraz geride bırakabilecek(!) bir grup olmalıydı. 3 defa çağırılmadıkları halde sadece nezaket gereği alkışlanan grup üyeleri kulise girip girip çıktı. Biz arkalardan dinledik ve halimizden çok memnunduk. Ortam kurup toplu headbang yaptık ve çok az boyun ağrısıyla stadı terkettik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder