Trier, Unesco Dünya Mirası listesinde kendisine oldukça iyi bir yer bulan küçük bir şehir. Yürüyerek iki saatte şehir merkezinin her sokağını dolaşabilirsiniz. Milattan önce kurulan bu şehir, neredeyse 2000 yıllık eserleri hala barındırıyor. Sayısız kilise, bazilika ve kathedralle birlikte Porta Nigra kapısı şehrin en öne çıkan yapıları. Noel sezonunun açılışında gittiğimde Weihnacthsmarkt halen kuruluyordu. Turistler için uğrak yerlerden bir tanesi. Trier'de yapılacak en iyi şey, bir rehber kitapçığı alıp merakınızı uyandıran her yeri gezmek. Ne olursa olsun Dom'dam başlamak en iyi seçenek olabilir. Sonrasında, kentin küçük meydanlarını ve diğer tarihi şaheserlerini teker teker gezebilirsiniz. Bulunduğu bölge için oldukça değerli olan Trier, turistlerle de birlikte her daim canlı bir kalabalığa sahip.
Trier ile Lüksemburg arası yaklaşık 50 km. Aslında bir güne sıkıştırılabilecek bir mesafede iki şehir de. Kısıtlı süre içerisinde bu şekilde gezmeyi tercih ettik. Lüksemburg, erken açılan weihnachtsmarktlardan birine sahip. Akşamüstü oraya vardığımızda dönme dolabı farketmek pek zor olmadı ve onu takip ederek Place de Paris'e ulaştık. Lüksemburg gibi bir şehir için küçük bir market olsa da, başka birkaç meydanda daha kurulu marketleri görmek mümkün oluyor. Place d'Armes ve Place de la Constitution bunlardan diğerleri. Şaşasıyla pek sürpriz barındırmayan bir şehir olduğu için ana uğrak noktalardan devam etmeyi tercih ettik. Place d'Armes'dan devam ederek biraz dinlendik. Oturduğumuz cafenin iyi peynirlerine karşın, şarapları oldukça kötü olduğu için olabilidiğince çabuk toparlandık. Son olarak Le Chemin de la Corniche'dan şehri izleyip önce glühwien'nımızı ardından yanımızda getirdiğimiz şarabı yudumladıkladıktan sonra dönüş yolunu tuttuk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder