Pulp: A Film About Life, Death and Supermarkets - Pulp: Hayat, Ölüm ve Süpermarketler Üzerine Bir Film'i görmek için salona girdiğimde ışıklar kapandığında kendi kendime "Ben ilk seferimi hatırlıyorum!" diye içimden haykırdım.
Mesele Pulp veya Blur olduğunda benim için gerisi teferruat oluyor. Döneminin iki büyük ama bambaşka kimliklere sahip grubunun yaptığı her işe bayılıyorum. Pulp daha alt tabaka ve dışarka kalmışlığı temsil ederken, Blur tam bir Londra delikanlısı gibidir. Aralarındaki bu fark öyle çok keskin olmasa da baya belli.
Pulp'un bu kurgu-belgeselini özel kılan unsur Sheffield. Grubun evi olan Sheffield, her fırsatta vurguladıkları üzere kendileri için oldukça değerli. Aradan geçen yıllar sonrasında Sheffield'da verdikleri konserin de bir o kadar özel olması sürpriz değil. Sheffield dışına çıktıklarında ürkek ve korkak olduklarını biliyoruz, ama biz onları her yerde koruyoruz. Veda konserlerinin hüznünü bütün konser günü yaşayan Sheffield halkını kayıt altına alıp, belgesele konu etmek isteyen Florian Habicht'in güzel noktalara parmak basarak başta şahane bir fan filmi ortaya çıkarmış. Filmle ilgili fikirlerimi zaten şurda yazmıştım. Bu sefer ise biraz Pulp övmek istedim.
Pulp'un bu kurgu-belgeselini özel kılan unsur Sheffield. Grubun evi olan Sheffield, her fırsatta vurguladıkları üzere kendileri için oldukça değerli. Aradan geçen yıllar sonrasında Sheffield'da verdikleri konserin de bir o kadar özel olması sürpriz değil. Sheffield dışına çıktıklarında ürkek ve korkak olduklarını biliyoruz, ama biz onları her yerde koruyoruz. Veda konserlerinin hüznünü bütün konser günü yaşayan Sheffield halkını kayıt altına alıp, belgesele konu etmek isteyen Florian Habicht'in güzel noktalara parmak basarak başta şahane bir fan filmi ortaya çıkarmış. Filmle ilgili fikirlerimi zaten şurda yazmıştım. Bu sefer ise biraz Pulp övmek istedim.
Pulp deneyimi yaşamış her insan gibi filmin özellikle konser görüntüleri sırasında gülümsemekten ağzım yırtıldı. Grup elemanlarını kendi anılarıyla tanımak, yaptıkları müzik hakkında hissettiklerini dinlemek çok hoş bir deneyim. Özellikle Candida Doyle'un onca yıldan ve şöhretten sonraki ürkek tavırları bile değerli. Pulp genellikle Jarvis'ten ibaret gibi göründüğü için, filmde grubun diğer elemanlarına daha ve hayranlara daha fazla yer ayrılmış. Tabii elbette filmi Jarvis açıyor ve yine Jarvis kapatıyor. Ama filmin en akılda kalan kısımları Sheffield sokaklarında dolaşırken, grubu ilk zamanlarından beridir takip eden azılı fanların röportajları oluşturuyor. Pulp ve müziği hakkındaki yorumları muhteşem. Çok duygusal ama bir o kadar da dominant tavırlarıyla aslında her biri tıpkı Jarvis gibi.
Pulp'ın müziği çok fazla şeyden bahseden, envai çeşit farklılığa sahip olmadı hiçbir zaman. Jarvis'in belli takıntıları etrafında şekillendi genellikle. Müzikal çeşitlilik ise pek kimsenin ulaşamayacağı boyuttadır nazarımda. Zekasını sözleriyle harcarken, müziğiyle en yükseklere çıkardıklarını düşünürüm genelde. Filmde yalnızca Different Class ve This Is Hardcore'a takılıp kalınması her şeyi biraz kısıtlasa da, genel kitleye hitap etmek için böyle bir tercih yapıldığını düşünüyorum. Konserin ilk dakikalarında Common People isteyen insanlarla dolu her taraf.
Bu kısıtlılık başta rahatsız etse de, giderek kendimi filme ve o tatlı hikayelere kaptırmayı yeğledim. Hiç pişman değilim. Şimdiye kadar kendimi kaptırabildiğim ve her türlü anımda dinleyerek eşlik ettiğim birkaç gruptan bir tanesi. Müzik yapmayı şimdilik bıraktılar. 12 yıl önce de bırakmışlardı. O heyecanı hala istedikleri ve özledikleri birçoğunun yüzünde belli. Pulp'ı onlar da çok seviyor. Ve bu ilerisi için bana yeni umutlar veriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder