Bekleye bekleye günü geldi sonunda. Biletimi 3 ay önce almıştım. Bütün hafta boyunca üstadın şarkılarını dinledim, kendimi ona hazırladım. Mükemmel olacağını biliyordum, Stevie Wonder ne kadar kötü olabilir ki zaten? Keyfimiz yerindeydi, hava mükemmeldi, konseri beraber izlediğimiz yani çevremizdeki 'wondersever'ler uysaldı -gerçi arkalardan bir kadın en başta şikayet ediyordu ama çok uzatmadı-, görüş açımız harikaydı... Rüya gibi bir gece oldu benim için...
Küçükçiftlik'e 1 (bir) saat önce gittim. Daha dolmamıştı, son yarım saate kadar da dolmadı sayılır. Sonra 'Wondersever' dostumla birbirimizi telefon sallayarak bulduk. En son One Love'da beraberdik. Zaten izlediğim en eğlendiğim, en şahane performansları onunla izledim. Akıyoruz konserlere. Saat 9'a kadar Dj Barthez bizi iyi kıvama getirdi, şahane çaldı doğrusu. Arada tweet de atmış "15dk sonra başlıyor. Herkes çevresine yaysın." diye, benim çevrem sol yanımdan ibaretti zaten, bekledik ama 15dk'yı biraz geçti.
So Sweet!
Stevie Wonder çok sevimliydi, back vokalleri çok sevimliydi, 'watermelon man' Nathan Watts çok sevimliydi...
Stevie Wonder sahneye keytarıyla köşeden sessizce çıktı, en gergin haliyle gülümsüyordu. Türkçe konuşmasını geçiyorum, gelen herkese Türkçe konuşturuyorlar zaten. Benim için bir esprisi yok, ama o sahnede çok eğlendi. Bomba gibi başladı konsere. Sahneye çıkar çıkmaz muhabbete başladı ve o anda avuçlarındaydım. Coverla, "How Sweet Is" ile, başladık hemen ardından "Master Blaster" patladı. Jammin' i sanki benim için çalmışçasına sevindim, pek ümidim yoktu çünkü. Hiç durmadı, temposu düşmedi. Stevie Wonder arkasına aldığı 15 kişilik orkestrasıyla pamuk gibi sound çalarken biz zevkin doruklarına demir atmıştık. "The Way You Make Me Feel" çok erken geldi, çok şaşırdım; "Imagine" da üçüncü cover parçaydı.
"Imagine'ı niye çaldı ki?" diyenler var, adam açıkladı onu bunu, izleyeceğinize biraz dinleseydiniz, derim. Çok sevgili John Lennon'un doğum günü yaklaşıyormuş, ona itafen söyledi...
Sonra Stevie, "Empire Stade of Mind"ı İstanbul'a uyarlamaya çalıştı ama pek destek görmedi, herkes sus pustu. Ama Alicia Keys'i ve Jay-Z'yi sever misiniz diye sorunca "eeuuuuuu". "Şarkıyı niye söyleyemiyorsun?" diye sorarlar adama....
Konserin sonuna doğru, "Superstition" ile birlikte en hit olan parçalarını sıraladı. Bis içinde cephanesi hala bolca vardı.
Onu beklerken ki dakikalar hiç geçmedi ama göz açıp kapayana kadar Supertition çaldığını farkettim. Son şarkılardı artık, bitiyordu. Stevie Wonder performansıyla dolu dolu 2 saat bitiyordu. Geri geleceğine söz verdi, belki iki gün ve iki konser için... Yine giderim, yine giderim.
It All About Love... Don't Talk About It... You've Got Feel About It...
Bizimle etkileşimi o kadar sempatik ve içtendi ki, yakında olsa boynuna sarılmak için üstüne atlayabilirdim. Bunu uzaktan yaklaşık 10 (on) kişi organize olup "I love you Stevie!" diyerek gerçekleştirmeye çalıştık ama bizi ekti. Sahnede enerjisi hiç azalmadı. O enerjiye karşılık verebilmek için bağırır, çağırır ve dans ederken etrafımda rahatsız ettiğim onca insanda dönüp bana "yavaşşş!" bile demedi. Tam önümdeki 'wondersever' kolumla o kadar çarpmama rağmen dönüp bakmadı bile. Sahne önünde tam bir parti fırsatı vardı bence, ama galiba yine çok yavanmış önler. Biz arkada deli gibi eşlik ettik, Wonder'ın yönlendirmelerine karşılık vermeye çalıştık ama olmayınca olmuyor.
"Istanbul Stade of Mind" olabilse ne muhteşem olurdu ama!
Üstadın MJ coverından sonra 'Michael' için tezahurat yaptırmasını anlarım ama ardından 'Obama' tezahuratı yaptırmasını anlamam. Hem de 'barrrrrrrack obama' diye. Bizim buraların delikanlısı farklı, aman kulağına gitmesin... Hem biz henüz Hüseyin'e oy veremiyoruz...
Bir de genelde seyirciler "biz 'I Just Called to Say I LoveYou' çalmazsan eşlik etmeyiz" demek istiyorlardı galiba. En çok korktuğum şeyde buydu. Anlaşıldı ki oraya ortam için koşup gelen bolca "aycıskotıseyaylavyu"cu dolmuş. O şarkının da o kadarını biliyorlar zaten, neyse.
Acısı pek yok, tatlısı çok. Ben deli gibi eğlendim. Çok uzun bir zamanda unutmam bu geceyi herhalde.
Bir de buradan yaklaşık iki metre sağımda duran beyaz elbiseli kıza da selamlarımı yolluyorum. Gerçi okumaz ama, söylemiş olayım.
Çarşambaya kadar kimse bana dokunmasın lütfen... Çarşamba bambaşka dünyalara gideceğim yine...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder