Bu sabah yolda müzik dinlerken tuhaf bir tesadüf oldu.
Universal Channel'da geçen aylarda izlediğim bir televizyon filmi aklıma takılmıştı. Filmde benim "Buffy the Vampire Slayer"dan tanıdığım James Marsters(Spike) başroldeydi. Ünlü bir gitaristin sahne arkasındaki yardımcısını canlandırıyordu. Utangaç, çekingen ve asosyal bir karakterdi ve patronunun sevgilisine aşıktı. O kızcağız da ona dost sevgisi gösteriyordu. Bir gün karakterimiz bir müzik dükkanından "Jimi Hendrix Blues" adlı tek nüshalık bir şarkı aldı. Aradan bir süre geçti; karakterimiz hazırlamakla yükümlü olduğu gitarlardan birisini denemek için omzuna astı, "Jimi Hendrix Blues"ı önüne koydu ve parmaklarını konuşturdu. "O anda büyük bir star kapasitesi olduğunu" anladık. Bunu konser salonuna -tıpkı CRR olduğu gibi bir salon- giren ve gizlice onu dinleyen bir menajer söylemekteydi. Şarkı bittikten sonra menajer kahramanımıza onu, kendisine bağlayan bir sözleşme imzalattı. O andan sonra kahramanımızın platonik aşkı sevgilisini terkedip kendisini kahramanın kollarına attı tabir-i caizse. Tek parçalık bir konserden limuzinle, hayranlarını eze eze çıkmaya çalışken, hayranlarının arasında aşık olduğu kızı görür ve onu limuzine almak ister ama izdiham sırasında ikisi de yaralanır. Kızın durumu daha ağırdır ve ölür. Tabii ardından, vicdan azabı ve zamanın geriye çevrilmesi isteği. Menajerde ortadan kaybolur. Aynı müzik dükkanına gidip daha masum ve bütün olan biteni tersine çevirecek başka bir parça ister. Çünkü "Jimi Hendrix Blues"u ilk aldığında tezgahtar şarkının lanetli olduğunu ve Jimi Hendrix'in o şarkıyı çalarken öldüğünü söyler. Çünkü şarkının sonunda "baştan sona tekrar et" anlamında bir işaret vardır. Bu şarkı sonu olmayan bir şarkıdır ve asla bitmez.
Sonra bu tezgahtarın aynı zamanda menajer olduğunu öğreniriz. Ama asıl adı Lucifer veya İblis veya en yaygın haliyle Şeytan'dır. Kahramanımızla bir anlaşma yapar ve kahramanımızın önüne tek notalık bir şarkı koyar. Eğer "kağıtta yazan her notayı eksiksiz çalabilirse" hayatı bağışlanacaktır ve zaman geri alınacaktır. Kahramanımız çalmaya başlar ve gitarın bir teli parmağını keser, ama o yine de çalmaya devam eder. Parmağından kağıda akan her kan damlası yeni bir notaya dönüşür ve gitarın telleri de teker teker kopmaya başlar. Tam sonuna geldiğini düşündüğünde yine "baştan sona tekrar et" anlamındaki işaret yazılır kağıda. Bu şarkının da sonu yoktur tıpkı "Jimi Hendrix Blues" gibi. Kahramanımız bu şarkı ile hayata veda eder ve şarkı onun adıyla anılır.
Hikaye bu. Her Jimi Hendrix dinlediğimde artık bu film aklıma geliyor. Ardında Jimi Hendrix ile aynı yıl ölen, Janis Joplin ve Jim Morison'da aklıma çakılıyorlar bir güzel ve kafamda şarkılarını mırıldanıyorum. Ama bu sabah bu film aklıma takıldı öylesine-yalnız yolculukta türlü türlü düşünceler geçer kafamdan, gerek alakalı gerek alakasız- bunun üstüne "Voodoo Child" çalmaya başladı kulağımda. Yüzümde bir tebessüm belirdi doğal olarak. Ardından Janis Joplin'den "Summertime" ve sonrada The Doors'dan "Love Me Two Times" çalmaya başladı. Sanki iPod'um da benim gibi düşünüyordu.
Dünyanın böyle sanatçılara ihtiyacı olduğunu anladım tekrar. Allah Mark Knopfler'ı, Eric Clapton'ı, Santana'yı ve diğerlerini başımızdan eksik etmesin...
______________________________________________________________________________
* 3 J: Yirmi yedi yaşında ölen üç efsane müzisyen Jimi Hendrix, Janis Joplin ve Jim Morrison için kullanılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder