Söz Dali'den açılınca konuşmaya başlamadan önce durup bir kere düşünmek yetmiyor, en az üç veya dört defa düşüneceksin. Zaten Dali hakkında konuşurken ya da yazarken yeterli olmak mümkün değil de, çok yetersiz olmamak için düşündükçe düşünmek gerekiyor. Çok acaip bir adam, hem de çok...
Benim Dali hakkında genelde hep üstün körü bilgim oldu. Yağlı boya sergisini görememiştim çünkü sergi çok ters bir yerdeydi ve ben kendimi gitmeye ayarlayana kadar sergi bitmişti. Ama hep gideceğimi düşündüğüm için ne ile karşılaşacağımı bilmek istemiştim. "Belliğin Azmi" ve "Eriyen Saatler" tablolarından başlayarak ne göreceğimi ve bunları yapan adam nasıl biri diye araştırmıştım. Bir ressam araştırdığım için mantıklı, oturaklı, düzeyli ama zeki bir adam bulurum diyordum. Nerde? Karşıma çılgın dahi modunda bir deli çıktı.
Ama bu sefer sergiye gittim. Bu şahane fırsatı bir daha kaçırmak aptallık olurdu. Sonuçta ilk sefer hata, ikinci sefer aptallıktır. Üç başlık altında sergi ve bunlar öyle başlıklar ki, önce bir hazırlık evresinden geçiyorsun, sonra işin büyük kısmına şahit oluyorsun ve en sonunda sana tokadı yapıştırıyor. Etkileyici.
Öncelikle birçok sergi gezdim ama kalemini, fırçasını aynı anda bu kadar farklı ve muazzam kullanabilen adam görmedim. Her resimde başka bir çılgınlığa şahit oldum. Beğenmek ve etkilenmenin daha ötesinde şok ediyor. Bakış açısına alıştım desem de, sergi boyunca ne kadar şaşkınlığa uğradığımı bilemiyorum. "İlahi Komedya" çok ilahi ve özel seri. Ama "Gala ile Akşam Yemeği"ni görünce "Vaaaayyyy!" diye kalakaldım. Kalabalığa karışan bir gruba eşlik eden bir rehber vardı. Biz de ondan nasiplendik. Özellikle son bölümün etkileyiciliği açısından, imgeler hakkında yorum yapabilmek için Dali'yi biraz yakın tanımak gerekiyor. Tanıyınca daha da deli ve faşist bir adam karşınıza çıkıyor.
Her konuda her duruşa aykırı oluşu onu daha da mükemmel kılıyor aslında. Günümüz rock starlarının çok daha aksine bir durum bu. Sürrealizmin, belki de sürrealistik düşüncenin en temel ve en büyük taşlarından bir tanesi. Bu kadar katı bir faşistin bu dünyada kendine küçük bir yer edinmesi daha zor olurdu bence. Tabi söylemek lazım, "bir deli ile Dali arasında çok basit bir fark vardır. Dali asla deli değildir."
Sergiyi gezerken hep tekrarladım. Onun rüyalarını da görebilmeyi çok isterdim...
Benim Dali hakkında genelde hep üstün körü bilgim oldu. Yağlı boya sergisini görememiştim çünkü sergi çok ters bir yerdeydi ve ben kendimi gitmeye ayarlayana kadar sergi bitmişti. Ama hep gideceğimi düşündüğüm için ne ile karşılaşacağımı bilmek istemiştim. "Belliğin Azmi" ve "Eriyen Saatler" tablolarından başlayarak ne göreceğimi ve bunları yapan adam nasıl biri diye araştırmıştım. Bir ressam araştırdığım için mantıklı, oturaklı, düzeyli ama zeki bir adam bulurum diyordum. Nerde? Karşıma çılgın dahi modunda bir deli çıktı.
Ama bu sefer sergiye gittim. Bu şahane fırsatı bir daha kaçırmak aptallık olurdu. Sonuçta ilk sefer hata, ikinci sefer aptallıktır. Üç başlık altında sergi ve bunlar öyle başlıklar ki, önce bir hazırlık evresinden geçiyorsun, sonra işin büyük kısmına şahit oluyorsun ve en sonunda sana tokadı yapıştırıyor. Etkileyici.
Öncelikle birçok sergi gezdim ama kalemini, fırçasını aynı anda bu kadar farklı ve muazzam kullanabilen adam görmedim. Her resimde başka bir çılgınlığa şahit oldum. Beğenmek ve etkilenmenin daha ötesinde şok ediyor. Bakış açısına alıştım desem de, sergi boyunca ne kadar şaşkınlığa uğradığımı bilemiyorum. "İlahi Komedya" çok ilahi ve özel seri. Ama "Gala ile Akşam Yemeği"ni görünce "Vaaaayyyy!" diye kalakaldım. Kalabalığa karışan bir gruba eşlik eden bir rehber vardı. Biz de ondan nasiplendik. Özellikle son bölümün etkileyiciliği açısından, imgeler hakkında yorum yapabilmek için Dali'yi biraz yakın tanımak gerekiyor. Tanıyınca daha da deli ve faşist bir adam karşınıza çıkıyor.
Her konuda her duruşa aykırı oluşu onu daha da mükemmel kılıyor aslında. Günümüz rock starlarının çok daha aksine bir durum bu. Sürrealizmin, belki de sürrealistik düşüncenin en temel ve en büyük taşlarından bir tanesi. Bu kadar katı bir faşistin bu dünyada kendine küçük bir yer edinmesi daha zor olurdu bence. Tabi söylemek lazım, "bir deli ile Dali arasında çok basit bir fark vardır. Dali asla deli değildir."
Sergiyi gezerken hep tekrarladım. Onun rüyalarını da görebilmeyi çok isterdim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder