16 Haziran 2011

The Booth

“En büyük arzuna ulaşmak için ne kadar ileri gidebilirsin?"

Cevaplamanız gereken soru bu. Düşündürücü, öyle değil mi?

Her insanın sınırları vardır. Her insanın hayalleri ve istekleri vardır. Her insanın zayıflıkları vardır. En önemlisi her insan içinde bolca bencillik taşır.

Bir adamla tanışsanız ve size bir anlaşma teklif etse; karşılıklı bir anlaşma. Sizin en büyük isteğinize karşılık yapmanız gereken bir görev... Aslında tam olarak böyle değil. Burada müşteri olan ve talep eden sizsiniz. İsteğinizin gerçekleşmesini istiyorsunuz ama hayal gücünüzü zorlayın. İsteğiniz sıradan olmasın. İsteğinizin gerçekleşebilmesi için yapmanız gereken sadece anlaştığınız kurallar dahilinde size verilen görevi yapmak. Tek kural; olan biteni aynı şekilde "Adam"a anlatmanız. Sonrasını merak etmeyin.

İlkel insan dürtüleri ile hazırlanmış, farklı, sürükleyici ve merak uyandırıcı bir web dizisi. Bir web dizisi ve her bölümü yaklaşık 2 ve 3 dakika arasında değişiyor, ama buna rağmen çoğu diziden daha iyi çekimlere ve prodüksiyona sahip. 62 bölüm süren ilk sezonu boyunca sadece diyaloglarla olaylar ilerledi. Olaylar bu temele oturtulmuş. Çok da güzel olmuş.

İnsan güdülerinin en tehlikelisi bencillik ve hırs arzularımıza ulaşmamızda bizlere hep ön ayak olur. Fakat dizide sadece bencillik ve hırs yok tabi. Yaşlı bir aşık, bir baba ve hatta Tanrı'ya özlem duyan bir rahibe... Kesinlikle çok farklı ve çok şahane bir iş. 62 bölümü de soluksuz izledim ve finali layık olduğu gibi bitirdiler. İkinci sezon gelir diyorlar ama bilemiyorum. Umarım gelir...

Xander Berkeley hep beğendiğim bir oyuncu olmuştur, çünkü her rolün üstesinden gelir. Tıpkı Geoffrey Rush gibi. Karaktere de cuk oturduğunu söyleyebilirim. Sesiyle, davranışlarıyla ve yargılamayan bakışlarıyla olabilecek en güzel "Adam" o olabilirdi ancak.

İzlemenizi şiddetle öneririm. Farklı bir tecrübe kimse için zararlı olmaz. Özellikle de bu 3 dakika süren şahane bir psikolojik-gerilim ise.

"That can happen!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder