28 Aralık 2015

Brugge

Gent'ten Brugge'a geçmek için birden fazla yol varmış. İlki, her zaman olduğu gibi ana tren garından trene binip ekspres trenle 20-25 dakika içinde Brugge'a varmak. İkincisi ise, Gent Sint-Peters garından kalkıp Brugge ana tren garına giden 58 numaralı belediye otobüsüne binmek. Ben ikincisini tercih ettim. Evet, zaman önemli olabilir ama aynı zaman da benim zamanım. Aradaki her şehri ve kasabayı atlayıp hemen Brugge'a varmaktansa, bütün kasabaları tek tek geçip Brugge'a varmak için sabırsızlanmayı tercih ettim. Bu kararımdan ötürü de çok memnunum.

Brugge, tahmin edilebileceği üzere şahane güzellikte bir şehir. Şehrin girişindeki otelleri geçtikten sonra ihtişamı sizi hemen karşılıyor. Dar sokaklarından geniş meydanlarına çıkarken karşınıza dikilen tarihi ve devasa tapınaklar, ne kadar yer görmüş olursanız olun ilginizi çekiyor. Yine ilk olarak hostelimi bulup eşyalarımı bırakmanın peşine düştüm. Bu defa alt yatağı istiyordum çünkü, günlerdir üstte yatmak çok yorucu oldu. St. Christopher's Inn'de yer ayırtmıştım. Merkeze yaklaşık 1 km. uzakta ama fiyat+kalite+hizmet konusunda rakipsiz. Odalar oldukça ferah ve temiz. Aynı şekilde tuvaletlerde öyle. Kendi barı ve restoranı olması ve kalanlara özel indirimleri olması da ayrı şahane. Daha önce başka bir şehirde fiyatı yüzünden sanıyorum, SCI'de kalmaktan vazgeçmiştim ama bir daha asla böyle bir hata yapmam.



Hostelden merkeze yürümek 20 dakika kadar sürüyor. Birden Brug'da buluyorsunuz kendinizi. Hemen yanında da Marktplein. Belediye binası ve yanındaki Saint-Sang de Bruges Basilikası'nı görüyorsunuz. Marktplein'e geçince de Belfry karşılıyor sizi. Noel zamanı olunca Marktplein çok hareketli bir hal alıyor. Çok büyük değil ama zengin bir market. Brugge'un ayırmadan sokaklarını gezdikten sonra uğranılacak iki özel bar var. Bunlardan biri ünlü De Garre. Breidelstaat'ın hemen başında küçük bir aralıktan girilen bu barın kendilerine özel biraları mevcut. Brugge yakışır otantik bir havası var. Yaşanması gereken bir tecrübe. Bir diğer şahane bar da; The Druid's Cellar. Brugge özelinde bir İrlanda pub'ı nasıl olabilecekse, nasıl hayal edebiliyorsanız burası da öyle bir yer. 

Bu yıl Venedik ile birlikte ben de özel bir yere sahip olan ikinci şehir Brugge oldu. Tek gece kaldım belki ama çok fazla eğlendim. O gecenin playlistini, biraz genel olarak bu kısa Belçika seyahatimin playlistiyle birleştirip sağ bara koydum. Her gece böyle eğlenmem gerektiğini kendime hatırlatmak için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder