Hayat, evde oturup günleri teker teker ve hunharca harcanamayacak kadar değerli, ama bir o kadar da sıkıcı aslında. O zaman hem biraz eğlence, hem de "ooh be! iyi ki de yapmışım." demek için küçük gezilerden daha güzeli yoktur herhalde.
Bu haftasonu aynı bu sebeplerden ötürü kısaca Edirne'ye gittim, geldim. Orada okuyan güzel bir dostumu ziyarete gittim aslında. Her şey çok ani oldu ama. Hafta başında normal normal konuşuyorduk. Cuma akşamı Hayko'nun konseri varmış, ona gideceklermiş. "Ben de geleyim" dedim, ama derken ciddi değildim. "Gel" dedi. İyi, peki derken ertesi gün haber verdi. "Geliyorsan, yatağın hazır." dedi. "Yerde yatmayacaksam neden gelmeyeyim o zaman." dedim. Perşembe günü gidiş-dönüş biletimi aldım. Konser için gitmedim tabi ki, o işin bahanesi sadece ama güzel bahane.
Bu haftasonu aynı bu sebeplerden ötürü kısaca Edirne'ye gittim, geldim. Orada okuyan güzel bir dostumu ziyarete gittim aslında. Her şey çok ani oldu ama. Hafta başında normal normal konuşuyorduk. Cuma akşamı Hayko'nun konseri varmış, ona gideceklermiş. "Ben de geleyim" dedim, ama derken ciddi değildim. "Gel" dedi. İyi, peki derken ertesi gün haber verdi. "Geliyorsan, yatağın hazır." dedi. "Yerde yatmayacaksam neden gelmeyeyim o zaman." dedim. Perşembe günü gidiş-dönüş biletimi aldım. Konser için gitmedim tabi ki, o işin bahanesi sadece ama güzel bahane.
Otobüs yolculuklarında hiç şansım tutmuyor benim. Mutlaka en insan dışı yaratık, en iğrenç huylu tipler önüme ya da yanıma oturuyor. Yazısız bir kanun da olabilir aslında bu, muhtemel. Giderken çok yakınımda değildi bu tip ama yanımda olsaydı o yolculuk bitmezdi zaten. Son günlerde yeni bir kitaba başladım ama başlamanın ötesine geçip uzun uzun, huzurla okuyamadım bir türlü. Hazır iki, iki buçuk saat yoldayım rahat rahat, yaya yaya okurum çok da güzel olur diyordum. Ama iki koltuk uzağımda, mağaradan yeni çıkmış bir cromagnon kadar toplumdan uzak kalmış insan müsvettesi izlediği filmi bütün otobüse dinletti. Normal insanların kulaklık olarak kullandığı aleti o hoperlör olarak kullandı. Benim sayısız uyarımdan sonra muavin gelip arkadan yükselen şikayetleri söyleyince biraz olsun kıstı. Böyle anlatınca büyütülecek bir mesele gibi durmuyor tabi ama sahiden çok sinir bozucuydu.
Edirne'ye gidince ilk durak, bence yapılması farz olan, Meriç kıyısı idi ve orada çay içmek. Tunca'yı ve Meriç'i sırasıyla geçip tavşan kanı çaylarımızı yudumladık. Edirne'ye ilk defa gittim. Bazı rivayetlere göre, sanırım yürümeye yeni başladığım zamanlarda, ailecek gitmişiz. Onu saymıyorum tabi. Bu ilk seferimdi ve ilk izlenimlerime göre yaşanılası ve oldukça güzel bir şehir. Şahsen hiç böyle beklemiyordum. Çaylarımızı içtiten sonra karnımızı doyurmak için tabii ki Edirne'nin güzeller güzeli ciğerinden yemeğe gittik. Kendisine taparım! Dünyalar güzeli! Biz yemekleri yerken lokantanın komisi benim yerli olmadığımı şıp diye anladı. Başladık muhabbete. Ciğeri anlatmaya başladı. Bunun sırrı teerbiyesinde, dedi, eer usta yapamaz dabi. Dediği kadar vardı ama. Hesabı ödedik. Yanıma aldığım iki parça eşyayı bırakmak için odaya döndük.
Konser mekanına kapı açılıştan yarım saat sonra gittik. Tekno kılapta izlenilen Ayko konseri farklı bir deneyim sayılabilir bence. Çünkü konser öncesi ısınma turunu lazer efektleriyle ve sonuna doğru çalan damar parçalarla yaptık. Sanıyorum Dj, şakayla karışık söylenen "Hayko aslında arabesk söylüyo oolum" lafını ciddiye almış olacak ki böyle bir tavır takındı. Gece yarısına bir saat kala konserimiz başladı.
Gecenin en acaip kısmı da konserle beraber geldi. Hayko henüz giriş yapmış, gaz şarkılarını çalmaya yeni başlamıştı ki birkaç adam kalabalığı yarmaya başladı. Seyirci platformunun ortası tamamen boşalınca oranın aşağı doğru eğildiğini hatta çöktüğünü gördük. Tam ortasında bir insanın rahatça düşebileceği bir delik vardı. Meğer platformun altı boşmuş ve çökmüş! Mekan çalışanlarından biri dışında sakatlanan görmedim ama eğer varsa da hiç şaşırmam. Bunun dışında konser gayet güzeldi. Klasik lazer şovu ve berbat ses sistemine karşın eski yeni parçaları söyledi. Haziran'a kadar Türkiye turnesinde olacakmış, sonrasında değişim...
Odaya dönünce ne kadar yorgun olduğumu çok daha iyi anladım. Geceyi de çok uzatmadık. Herkes yatağına... Sabah olunca kahvaltının ardından kuzenime de uğradım. Son durağımdı orası. Akşama İstanbul dönmek zorunda olduğumdan 15:00'da otogar bekleyen otobüsümde yerimi aldım. Dönüş yolunda huzur bulmam mümkün mü! Tam önümde sesinin tonunu ayarlayamayan bir teyze ve arkamda da midesi bozulmuş küçük bir kız oturuyordu. Teyzeyi ilk uyarışımda tepki vermemesi beşinci, altıncı uyarımı yaparsam ne ol(may)acağını anlattı bana. Tatlı bir haftasonu oldu. En kısa zamanda tekrarlamayı bütün kalbimle arzuluyorum.
Edirne'ye gidince ilk durak, bence yapılması farz olan, Meriç kıyısı idi ve orada çay içmek. Tunca'yı ve Meriç'i sırasıyla geçip tavşan kanı çaylarımızı yudumladık. Edirne'ye ilk defa gittim. Bazı rivayetlere göre, sanırım yürümeye yeni başladığım zamanlarda, ailecek gitmişiz. Onu saymıyorum tabi. Bu ilk seferimdi ve ilk izlenimlerime göre yaşanılası ve oldukça güzel bir şehir. Şahsen hiç böyle beklemiyordum. Çaylarımızı içtiten sonra karnımızı doyurmak için tabii ki Edirne'nin güzeller güzeli ciğerinden yemeğe gittik. Kendisine taparım! Dünyalar güzeli! Biz yemekleri yerken lokantanın komisi benim yerli olmadığımı şıp diye anladı. Başladık muhabbete. Ciğeri anlatmaya başladı. Bunun sırrı teerbiyesinde, dedi, eer usta yapamaz dabi. Dediği kadar vardı ama. Hesabı ödedik. Yanıma aldığım iki parça eşyayı bırakmak için odaya döndük.
Konser mekanına kapı açılıştan yarım saat sonra gittik. Tekno kılapta izlenilen Ayko konseri farklı bir deneyim sayılabilir bence. Çünkü konser öncesi ısınma turunu lazer efektleriyle ve sonuna doğru çalan damar parçalarla yaptık. Sanıyorum Dj, şakayla karışık söylenen "Hayko aslında arabesk söylüyo oolum" lafını ciddiye almış olacak ki böyle bir tavır takındı. Gece yarısına bir saat kala konserimiz başladı.
Gecenin en acaip kısmı da konserle beraber geldi. Hayko henüz giriş yapmış, gaz şarkılarını çalmaya yeni başlamıştı ki birkaç adam kalabalığı yarmaya başladı. Seyirci platformunun ortası tamamen boşalınca oranın aşağı doğru eğildiğini hatta çöktüğünü gördük. Tam ortasında bir insanın rahatça düşebileceği bir delik vardı. Meğer platformun altı boşmuş ve çökmüş! Mekan çalışanlarından biri dışında sakatlanan görmedim ama eğer varsa da hiç şaşırmam. Bunun dışında konser gayet güzeldi. Klasik lazer şovu ve berbat ses sistemine karşın eski yeni parçaları söyledi. Haziran'a kadar Türkiye turnesinde olacakmış, sonrasında değişim...
Odaya dönünce ne kadar yorgun olduğumu çok daha iyi anladım. Geceyi de çok uzatmadık. Herkes yatağına... Sabah olunca kahvaltının ardından kuzenime de uğradım. Son durağımdı orası. Akşama İstanbul dönmek zorunda olduğumdan 15:00'da otogar bekleyen otobüsümde yerimi aldım. Dönüş yolunda huzur bulmam mümkün mü! Tam önümde sesinin tonunu ayarlayamayan bir teyze ve arkamda da midesi bozulmuş küçük bir kız oturuyordu. Teyzeyi ilk uyarışımda tepki vermemesi beşinci, altıncı uyarımı yaparsam ne ol(may)acağını anlattı bana. Tatlı bir haftasonu oldu. En kısa zamanda tekrarlamayı bütün kalbimle arzuluyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder