27 Ağustos 2014

Bir Kez Daha Cenneti Gördüm


Geçtiğimiz çarşamba yine rüya gibi bir akşam geçirdim. Sanıyorum bu yazın en merakla ve heyecanla beklediğim akşamıydı. Nedenini bilmiyorum ama Beht Gibbons'un sesi beni tarif edemediğim bir hisle boğuyor. Bu hep böyle oldu. Çok acaip bir şekilde yakalıyor, tıpkı bir karabasan gibi ne kadar çabalarsam çabalayayım daha da onun hakimiyetine giriyorum. Ben de uzun zaman önce kendimi teslim etmeyi öğrendim. Ne derse, nasıl derse onun iki dudağının arasına bakıyorum ama çarşamba günü onu tam cepheden görürken o sarsıcı etkisini daha derin hissettim. Zihnimi uçurdu.

Aslında gün erken başladı. Hafta ortası da olsa 5-6 grubu biraraya getirince adına festival diyen yurdum organizatörleri yine bir festival düzenlemiş ve kapıları da neyse ki erkenden açmışlardı. Her ne kadar adına şehirli festival deseler de, konserin Kabataş'ta olması dışında bu tanımla bir alakası yoktu elbet. Neyse ben 4:30 sularında alana girdim. The Away Days'ciğim sahnedeydi. Billur gibi şarkılarını kısık sesle boş alana söylemek zorunda bırakılıyorlardı. Elbette alan yine kategorilere bölündüğünden dolayı önler bomboş, arkalar ise gölgelere kaçmış vaziyetteydi. Onlar hakları çok ağır bir şekilde yenmiş vaziyette sahneden indiler. Ardından Thought Forms geldi. Kendilerini ilk defa festival posterlerinde gördüm ama biraz dinledikten sonra çok bir kayıp olmadığını farkettim. Pek kulak kabarttığım da söylenemez hani.  Sıra The Ringo Jets'e geldiğinde, hazır güneş de batma yolunda ilerliyorken, kendi kategorimizin en ön sınırlarına dayandık. Onlar her zamanki billur soundlarıyla giriş yaptılar. Mikrofonda Lale'nin sesini her duyduğumda keyiflendikçe keyiflendim. Bayılıyorum o kadına! Şahaneler ötesi! Ekip olarak da sahnede çok uyumlu ve mutlular. Onları gördükçe benim mutluluk kat sayımda arttıkça arttı.

Sıra Savages'a geldiğinde pek bir beklentim yoktu ne yalan söyleyeyim. Sadece albümlerini dinlemiş ve sevmiştim, hepsi buydu. Ama o olağanüstü kadınlar yılın en iyi performanslarından birini ortaya koydular. Çıkarıp masaya vurdular resmen! Ard arda bombaladılar. Taramalı tüfek gibi bir bas, gittikçe güçlenen bir davul, fazlasıyla cool bir gitar, çok çekici ve enerjik bir vokal ile harikalar yaratmışlar. Yaklaşık üç yıllık bir ekip olarak bir single ve bir albümlerine ek olarak iki yeni şarkılık bir EP daha çıkardılar. Ama sahnedeyken bütün dünyayı siliyorlar. Şarkılarının soundu başkalaşıyor ve inanılmaz bir hale geliyor. Gerçekten büyülendim. Özellikle konserin sonuna doğru vokalist Jehnny Beth'in ayağındaki kırmızı topukluları görünce zihnimin en ücra köşelerinde ne var ne yoksa ortaya yığıldı, tutamadım. Üstüne bugün bir habere rastladım. Sevgili Jehnny, bu kategori meselesine ifrit olmuş ve şahane bir ayar vermiş alanı kategorilere bölen aşağılık insanlara. Gözümde çok aşırı değerli durumda şu an.

Saat 10'a gelirken hala Portishead bekliyorduk. Beklerken sahnenin hazırlanışını izledim ve başımıza çok fena şeylerin geleceğini anlamak çok zor değildi. Tabi ki böyle oldu. Önce bir mayıştırdılar, sonra üstüste tokat atmaya başladılar. Mysterons çalmaya başladığında ben havalanmaya başlamıştım bile. Biraz hafif tempoda devam ettikten sonra, ilk olarak Wandering Star, ardından Machine Gun, ardından Over, ardından Glory Box çalıp hayatta kalmamızı nasıl bekleyebilirler ki!? Gözlerimi kırpmadan izledim, tabi bunda sahnenin arkasında dönen halüsinatif görüntülerin de büyük etkisi olmuştur eminim. Yeryüzünün en iyi müzisyenleri biraraya gelmiş durumdaydı. Yılların biriktirdiklerini patır patır kucağımıza bıraktılar, fakat bunlar benim için ağır yüklerdi, yine de çabaladım. Sahneyi muazzam hazırladılar. Birçok kamera yerleştirdiler ve canlı çekilen görüntüleri sahne arkasındaki perdede yaratıcı bir şekilde kurguladılar. Büyüleyici idi, demek asla ama asla abartı falan değil. Gerçekten ağzımdan salyalarım akarak izledim bazı yerleri, daha ne kadar büyülesin!

Bu şahane performansların yanında organizasyon tabi ki berbattı. İlk olarak The Ringo Jets'e çok büyük ayıp ettiler, adeta komplo kurulmuş gibiydi. Sahneye ilk çıktıklarında warm-up playlist'i çalmaya devam ediyordu. Ringo Jets çalmaya başladığında da aynı şekilde. Bunu farkettiklerinde durdular ve bir süre beklediler. Oldukça uzun bir sürenin ardından ancak normale dönebildi. Fakat bu kadar değil elbette. Son şarkıda Tarkan'ın mikrofonu resmen kapatıldı ama sanırım kendileri duyabiliyordu. Şarkının ortasına gelirken bir hamleyle vokali Lale devraldı ve böylece kotardılar. Bu durum bir yabancı grubun başına gelse diyeceğim ama gelmez. Menajerleri ortalığı ateşe verir! Ama bunar 'bizim çocuklar' nasılsa, sesleri çıkmaz kafasını duvara sürterek alev çıkartmak lazım.

Öyle ya da böyle şüphesiz bu yıl izlediğim en şahane konserdi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder