tori amos etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tori amos etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Mayıs 2015

Sahnede Muhteşem Olan Kadınlar

Kötü işlere şahit olmak için çok kısa yaşıyoruz. Bu kısa yaşam içinde ancak güzel anılara ve şahane tecrübelere yer ayırmalıyız bana kalırsa. Geçen hafta en kötü konser deneyimlerimden birini yaşadım.  Kötü ve sıkıcı tecrübeydi. Oldukça pişmanım. Özellikle seçtiğim bir konser için bu cümleleri kullanacağımı hiç düşünmezdim ama maalesef durum bu. O zaman ben de dedim ki, uzun zaman önce tamamlamayı istediğim bu kısa listeyi artık tamamlamanın vakti geldi.

Bugüne kadar hatırı sayılır sayıda performans izlediğimi düşünüyorum. Bunların arasında aklımı alanlar olduğu kadar, tıpkı geçen haftaki gibi hayalkırıklığı yaratanlar da oldu. Ama bunların arasından bazen beklentimi fazlasıyla karşılayan, bazense bana küçük sürprizler yapan isimler oldu. Bunların bazıları da kadındı. Kadın müzisyenlerin sahnede hep çok özel işler ortaya koyduğunu düşündüm. Bunları gözlerimle gördükçe daha da inandım. Biraz kısa olarak da kanlı canlı görüp, gözlerimi alamadığım birkaç kadından bahsetmek istedim. Bir şekilde onlarla yollarınızın kesişme imkanı varsa, kaçırmayın derim.

7.  Elif Çağlar


Öncelikle Elif Çağlar ile başlamak istiyorum. FOURinthePOCKET adı grubu ile bütün kış şehri ısıtan o küçük kadından. Samimi müzik diye bir şey varsa, bunun temsilcisi kesinlikle Elif Çağlar olmalı. Gerçek anlamda samimi bir müzisyen olmak kolay bir iş değil. Mesleğini müzisyen olarak tanımlayanlardan ziyade, kendini müziği ile tanımlayan birisi o. Sahnede enerjisini ve mutluluğunu nefis hissettiriyor. Gülümsemesini görünce mutlu oluyorsunuz. Öylesine hayranım ki kendisine, sabaha kadar övebilirim sanırım. Çok güzel müzik yapan şahane bir müzisyen kendisi.


6.  Selah Sue


Bu minicik kadın da, boyunun iki katını yerin altında saklıyor. Sahneye çıktığında da neyi varsa ortaya koyuyor. Selah Sue'nun sesini şahane kullanması bir yana, eline aldığı gitarıyla da kocaman sahnelerde bile harikalar yaratıyor. Sesiyle birlikte büyüyor ve kocaman oluyor. Sahnede oradan oraya koşturmasa da, bütün alanı doldurmak da hiç sıkıntı çekmiyor. Onu ilk izlediğimde hiçbir beklentim yoktu. Ama ne zaman sahneye çıktı; o tevazuya ve hükmedici ses tav oldum. Sahnede kendine has, eşsiz bir büyüye sahip oluyor.


5.  Tori Amos



Yalnızca mimiklerle yüzlerce insan nasıl hipnotize edilebilir? 
Şimdi bambaşka bir seviyeye geçiyorum. Aşık olduğum kadınlardan. Tori Amos seviyesi akıl almaz bir düzeyde. Bösendorfer'ini soluna, klavyesini de sağına aldıktan sonra bir tabureyi tahta çevirebiliyor. Nasıl olduğunu bir türlü anlamış değilim. Her ne kadar şarkılarını çalarken hatalar yapsa da, fazlasıyla bağımsız takılsa da, hatta bazı şarkılarının hazır altyapısını konserlerinde çalsa da, bu büyü bir bozulmuyor. Gözler kitlenmiş, ağız açık öylece bakakalınıyor. Muhteşem bir kadın ve sahne de neredeyse hiç hareket etmeden dünyaları sallıyor.


4.  Beth Gibbons (Portishead)


Portishead'in lideri, billur sesi ve hükmedici gücü. Ekibin etkileyici hali her kadan müzikal tabanlı olsa da, Gibbon'un sesinin ve performansının da bu müzikal tabana etkisi hiç de az değil. Hatta ekibin müziğini oluşturan temel parçalardan biri o. Sahnede her ne kadar sakin dursa da, aslında içten içe çok yaramaz bir kadın kendisi. Tahrik edici tavırları ve güçlü sözleri ile seyircinin bütün algısıyla hamur gibi oynuyor. Ekipçe sahne performanslarının daha çok müzikal tabana dayanması onları hatasız çalmaya itiyor. Beth Gibbon'un pasif agresif tavrı ise izleyene unutulmaz anlar yaşatıyor.



3.  La Roux


Elektronik pop yapan bu Fransız kadın, bir gece sislerin arasından keskin ve ritmik hareketlerle girdi hayatıma. Fazlasıyla yakındım kendisine ve bakışlarında çok acaip duygular vardı. Bunları yazarken romantik olmaya çalışmıyorum. Oldukça ciddiyim, o da çok ciddiydi, fazlasıyla. Dansı bir yana, ne yaptığını bilen, plana sadık kalan güçlü bir kadındı sahnedeki. O gece ne kadar etkilendiğimi hatırlıyorum da, eşsiz bir deneyimdi.



2. Skin (Skunk Anansie)


Yukardaki fotoğrafı çekmeden hemen önce ve hemen sonra şaşkınlıkla bu kadının neler yaptığını ve neler yapacağını izliyordum. O zaman henüz fazla konser izlemiş biri değildim ama Skin inanılmaz şeyler yapıyordu. İşin sırrı sahnenin bir tarafından diğerine koşması ve tırmanması değildi. Taşıdığı heyecan ve tutkuydu. Şarkıları söylerken hevesi hissediliyordu. Skunk Anansie o zamanlar uzun bir aradan sonra tekrar bir araya gelmişti. Belki de bu onun için itici bir güçtü, bilemiyorum. Ama Skin benim için seyircisine unutulmaz anlar yaşatan ve bunun için her şeyini ortaya koyan muhteşem bir show'woman' olacak her zaman.



1. Jehnny Beth (Savages)


Bu listeyi hazırlamamın asıl sebebine geldik şimdi de. Jehnny Beth denen bu kadın için kelimelerim kifayetsiz ve anlamsız kalıyor. Çünkü bu kadın, ilk andan itibaren agresifçe izleyicisinin dikkatini çekiyor ardından da yerden yere vuruyor. Neredeyse maço diyebileceğim tavrıyla sahneye oldukça farklı bir enerji yüklüyor. Şarkıların temposunu arttırdıkça sesini daha da uzaklara, iliklere kadar duyuruyor. Onu izlerken asıl aklımın uçtuğu kısım ise, konserin ortasında ayağındaki kırmızı topukluları görmemdi. O an fantezi dünyasına transit geçiş yaptım. Dakikalardır yarattıkları atmosferi uçuran bir detaydı benim için. Kesinlikle çok özel bir kadın ve bulduğum her fırsatta sahnesini kovalayacağım.




Bonus: Simone Simons


Kuşkusuz her zaman listemin tepesinde olacak olan muhteşem kadın! Vokal yeteneği bir yana dursun, gruba da birçok şekilde enerji katan çok yetenekli bir kadın kendileri. Epica'yı ilk dinleyenleri genelde o karşılar sıcacık sesiyle. Ardından riffleri duyarsınız ve pek alışık olunmayan bir harmoniyle yürür gider şarkılar. Simone ise, yıllar geçtikçe gruptaki ağırlığını arttırdı. Hem ses perdesinin genişleterek, hem de sahnede bir maestro haline gelerek yaptı bunu. Epica'nın reklam yüzü gibi kullandığı Simone, performans açısından da büyüleyici olmaya başladı. Bütün bu sebepler yüzünden çoraplarıma kadar ıslansam da konserlerinin devam etmesini isteyerek bitene kadar alanda bekledim. Hiç pişman değilim, yine olsa yine yaparım. Çünkü hayat ancak şahane müzisyenler sayesinde çekilebilir oluyor. 


25 Haziran 2014

Herkesin Aşık Olduğu Kadın: Tori Amos

Muhteşem kadın! Gerçekten öyle! Haftalardır heyecanla bahsedip son anda biletini alıp kollarına koştuğumuz kadın! Öyle merakla bekliyordum ki, hayalkırıklığına uğrayabilirdim belki. Beklentim çok yüksekti çünkü. Ama hiç olur mu, sahnede büyüleyici bir kadın vardı. Alana çok mutlu girdim, kat ve kat daha mutlu olarak ayrıldım.


20:30 - İnönü'nün önünden Küçükçiftlik'in kapısına doğru ilerliyorum. Bir insan zinciri vardı çok saçma bir şekilde. Önce köfteciye ait kısa bir sıra sandım. Ama yaklaşınca baktım ki, kapıya kadar uzanıyor. Belki de biletini kapıdan alacak olanlar sıraya girmiştir dedim, ama o da değildi. Basbaya içeri giriş sırasıydı. Kapılar açılalı yarım saat olmuştu çoktan, bu uzuun sıranın pek mantıklı bir açıklaması yoktu yani ama eli mahkum girdim sıraya. İçeri girmeyi beklerken çok güzel insanlara rastladım ve tanıştım. Konserlerin, özellikle de sağlam kemik kitlesi olan müzisyenlerin konserlerinin, bu ortamları en hayran kaldığım nokta. İnanılmaz güzel insanlar görüp, tanıyorsunuz. Tabi hemen herkes de benzer bir endişe vardı: "Hep yeni albümden mi çalacak?" Tori'nin özelinde bu "yeni albüm turnesi" meselesi biraz farklı. Çünkü herkes onu ilk aşık oldukları zaman söylediği şarkıları çalarken görmek ve aşklarını taze tutmak istiyor, benim gibi. 

21:00 - Yarım saatlik lüzumsuz beklemenin ardından alana girdim. Bir de ne göreyim, golden circle alanı plastik sandalye dolu. Bir gülme tuttu ister istemez. Kötü geçen birkaç günün ardından, konserin en şanslı insanı olacağımdan habersiz, demirlerin dibinde kendime yer tutmak için en uygun köşeyi seçmeye çalışıyordum. Sahneyi çaprazdan gören bir yere tünedim. Ben yerleştikten çok kısa bir süre sonra yerim değişti ve kendimi o plastik sandalyelerin üstünde buldum. Gece çok güzel başlamıştı. Tori'nin 21:30 gibi çıkacağını biliyordum ama kapıdaki sıraya ve alanın boşluğuna bakılırsa yarım saatlik bir gecikme olması gayet normaldi, ama o kadar bile sürmedi.

21:50 - Işıklar karardı. Muhteşem zerafeti ile yavaşça sahnenin önüne yürüdü. Bütün nezaketiyle bizi selamladı. Bir, iki, üç defa. Ardından Bösendorfer'ine yöneldi. Kızıl saçları, siyah bodysinin üstüne giydiği bilekleri mor olan yeşil saten elbisesinin omuzlarına dökülüyordu. Mavi kemik gözlükleriyle, elmacık kemiklerinin tam altına düşen gölgenin altında samimi gülümsemesi yerleşmişti. İlk olarak Parasol'un notalarını çaldı. Hemen ardından "right on time you get closer and closer" dedi ve hepimizi ağlattı. Hiç durmadan Little Earthquakes ile dünyamızı salladı daha konserin başında. Ne olduğumuzu şaşırmış haldeyken şirin şirin "Hello İstanbul" dedi. Pride haftasında burada olmaktan ne kadar memnun olduğunu söyledi. A Sorta Fairytale ile konserin ilk kısmına enfes devam etti. Bundan sonra biraz kendimden geçmişim, pek hatırlamıyorum. 

Benim en merak ettiğim ise hangi coverları çalacağıydı. Enjoy the Silence en doğru tercih olabilir. Her ne kadar ardından gelen Running to Stand Still keyfimi kaçırsada! Şaka bir yana doya doya dinlediğim yegane U2 parçası oldu bu parça. Bir süre bize nefes alma şansı tanıdı, ta ki Blood Roses'a kadar. Tahrik ediciydi. Nefesim kesildi. Cornflake Girl introsu girdiğinde ise öndeki birkaç kişinin önderliğinde sahne demirlerine hücum edildi. O elit ve burnundan kıl aldırmayan tabaka (!) birden sahneye saldırdı. Çok tuhaftı cidden. Tabii ki ben de bir anda ayılıp bu güruha katılmalıydım. Biss'e Sugar ile girdi. Yeni albümden en sevdiğim parça, Wedding Day ile devam etti. Hey Jupiter çaldığında bir hüzün vardı genel olarak. Hepimiz sona geldiğini farkettik çünkü. Baştan sona bekleneni veren ve eminim ki, herkesi dünyanın en mutlu insanı olarak oradan uğurlayan bir konserdi. 

İki sevgilisi var. Biri Bösendorfer'i, diğeri ise klavyesi. Konserin başında klavyesine sırtını döndü belki ama sonra çok güzel anlar yaşadılar. Klavyesine dönük haldeyken Bösendorfer'ına dokunması ise tutkusunun somut haliydi. Fakat her şey bir yana, sahnede jestlerine ayrıca vuruldum. Yer yer attığı bakışları ise...

Kısacası, o an gerçekten ne istiyorsam, neye ihtiyacım varsa kollarımdaydı.

30 Mayıs 2011

Video: Tori Amos - Winter


Sesini ve parmaklarını harika kullanıyor, şarkıları sürekli bir yere saplanıyor, amacı var. Ama nedense şimdiye kadar hak ettiği ilgiyi göremediğini düşünüyorum. O piyanonun başındayken bütün düşüncelerinizi uzaklaştırıp notalara ve sözlere odaklanmalısınız.