13 Mayıs 2011

Underground

Biraz Avrupa sineması konuşalım. Tam da zamanı aslında, Cannes Film Festivali'nin açılış töreni iki gün önce yapılmışken. Geçen gece Kuturica'nın Underground'unu izledim. Şahaneydi. Şahsen zekasına hayran kaldım. Karakteri, kökeni beni ilgilendirmez ben izlediğimi yazarım.

Daha önce hiç böyle bir savaş filmi izlememiştim. İlk beş dakikasında bile olduğunuz yere saplanıyorsunuz. Temel olarak savaşın yıkıcılığından uzakta çok etkileyiciydi. Anlatmaya başlasam bitiremem. Ağzımı açık bırakan fazlasıyla sahne var. İkinci Dünya Savaşı gibi insan haklarının adı bile geçmeyen bir meselede mistik bir hava yakalamayı başarmış Kusturica. Bir kere şahane bir fikir üstüne kurmuş bütün filmi. Çok farklı. 20 yıl boyunca bir mahzende yaşamış onlarca insan düşünün. 20 yıl boyunca sadece silah üretiyorlar ve dışarıda ki iki kişide onları satarak zengin oluyorlar. Ama mahzen ki onca kişi saatlerle oynandığı için aslında sadece 15 yıl geçtiğini sanıyorlar. Bütün film boyunca ayrıntılar, bazen sadece tek bir cümle, bütün gidişatı etkiledi.

Birde görüp görebileceğim en masum ve en şaşırtıcı ölüm sahnesi bu filmdeydi. Ölümü o şekilde anlatmak kimin aklına gelebilir! Kusturica'nın neden bu kadar önemli bir yönetmen olduğunu bu filmle tamamen anladım. Özellikle öyle bir son yaratmış ki, ayakta alkışlamak geldi içimden. Bir film; sarsıcı, sürükleyici, etkileyici, yıkıcı ve eğlenceli.

Kimin ne düşündüğü, ne konuştuğu beni ilgilendirmez. Hatta ne olursa olsun konuşabilmeli ve dillendirebilmelidir. Bu benim fikrim. Antalya'dan kovulmasını da anlayamamıştım, hala da anlayabilmiş değilim o da ayrı. Bursa'da şah Antalya'da hain ilan edilmek hiç mantıklı değil!

Kim olduğunu unutun ve sanata bakın efendim. "Underground" özel bir film.

"Kardeş, kardeşi öldürene kadar savaş savaş sayılmaz."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder